31 Ağustos 2015

Kuşbakışı Prag

Sokaklarında turladıktan, kiliselerini gezdikten ve Orta Çağ ile yüzleştikten sonra, kuş bakışı görelim Prag'ı dedik. Saat kulesine çıktık. Aşağıda saatin gösterisini bekleyen kalabalığın fotoğrafını da çektim. 
Artık bir gezimizin daha sonuna gelmiştik. Krakow'a dönmeden, son durağımız Türk restoranı oldu. Sonrasında biraz sıkıcı tren ve otobüs yolculuğunun ardından evimize vardık. 
Prag, hatıralarımda bozulmamış harika mimarisi, pek güven vermeyen ara sokakları ve Kafka'nın ruhunu yansıtan bir şehir olarak yer alacak. 
Yeni yerler gezip görmeye ve yazmaya devam edeceğim. 
Şimdilik benden bu kadar. 
Sevgiler.

















Paylaş:

30 Ağustos 2015

Prag'ın En Güzel Yeri Altın Yol

Gitmeden önce altın yol hakkında tek okuduğum, 22 numaralı evde, bir zamanalar Kafka'nın yaşadığıydı. Gittiğimde karşılaştıklarım karşısında hayrete düştüm. Ayrıca biraz üzüldüm. Çünkü kimse az sonra yazacaklarımdan bahsetmiyor.


Sıra sıra dizili olan bu evlerin ilk yapılış amacı saray görevlilerinin barınması içinmiş. İki sur arasına inşa edilmiş. Zaman geçtikçe bu minik evler farklı kiracıları ağırlamış. Şimdilerde ise birer açık hava müzesi görevi görüyorlar. Zamanında yaşamış olan yazar, aktar, şifacı, falcının evlerini gezmek mümkün. Aşağıdaki ev bir terzininmiş.




 Buraya kadar olan kısmını herkes yazıyor. Lakin asıl görülmesi gereken yer , bu evlerin üstünde yer alıyor. Üst kata çıktığınızda, kalenin surunda bir gezinti sizi bekliyor. Zaman içerisinde kullanılan şövalye giysilerinin yer aldığı koridorda ilerlemeye başlıyorsunuz.


 Koridorların sonunda  yer alan küçük odalarda tarih sırasına göre kullanılan silahlar sergileniyor.





Çok enteresan silahlar gördüm. İşte bu da onlardan biri. Üzerinde takvim var. Buralarda gezmekten ve hepsini incelemekten çok fazla fotoğraf çekemedim. Zaten bu şekilde bir tadı yok gibi. Gidip yerinde görmek lazım.



En çok ilgimizi çeken odalardan biri ise Orta Çağ işkence aletlerinin sergilendiği yerdi. Maalesef sadece küçük bir kapıdan bakabildik. İçeri girmek yasaktı. Dikenli sandalyeyi de acele ile çektim. Net çıkmamış. Orada ki aletleri incelerken içim cız etti resmen. Kim bilir kaç kişi son nefesini bu aletler üzerinde vermiştir.





Üst kattaki gezimizden sonra aşağıda yer alan, Orta Çağ zamanından kalma bir barı gezdik. Gerçekten de filmlerde gördüklerimiz gibiydi.


 Sonraki durağımız ise kalenin zindanı oldu. Zincirler ile poz vermeyi de ihmal etmedim.


Hele buna ne demeli. İnsanları buraya asıp, yetmezmiş gibi aşağıdan ateşi yakıyorlarmış. Ateşin sıcaklığı yüzünden ısınan demirler sayesinde yavaş ve acılı bir ölüme terk ediliyorlarmış.


Bu ise birçok filmde gördüğümüz esirlerin  kafasını uçurmak için gerekli olan malzemeler bütününün sergilendiği yerdi. Celladın kılıçı ve kafayı cellada sunmak için kullanılan kütük. Sanırım yandaki kovada kesilen başı içine koymak için.


Ben yine ortamın büyüsünden dolayı az fotoğraf çekip çok incelemeyi tercih ettim.

Gönül rahatlığı ile şunu söyleyebilirim. Prag gezimde en çok zevk aldığım yer Altın Yol oldu. Eğer yolunuz bir gün oraya düşerse, Orta Çağ'ı yaşamadan geri dönmeyin. Gidin, bir zamanlar orada yaşanmış olan hayatları hissedebilmek için yavaş adımlara gezin. Eğer benim gibi Orta Çağ sever biri iseniz inanılmaz haz duyacaksınız. Bundan eminim.


Paylaş:

29 Ağustos 2015

Kısa bir ayrılık.

Bir dönem buralarda olamayacağım. Bugün İstanbul için uçma vakti. Aktarmalı uçuşları hiç sevmiyorum. İlk durak Almanya. Açıkcası Lufthansa ile uçmanın tedirginliğini yaşıyorum. Uçuş aram biraz kısa umarım havaalanında sırtımda bilgisayar çantam ile depar atmak zorunda kalmam :)

Sağsalim gidebilirsem de, sanırım blog yazabilmek için pek vaktim ve internetim olmayacak. Fakat ikinci durak İzmir . O zaman yazmaya kaldığım yerden devam edeceğim.
Takipte kalın. 
Sevgiler. 

Not: Kafka severler için güzel bir sürprizim var. İzmir'e gidince ilk işim onu yazmak olacak :)

Paylaş:

Prag Kiliseleri

Avrupa şehirlerinde çok güzel kiliselere rastlamak mümkün. Prag bu işi biraz ticarete dökmüş gibi. Şehirde girişi bedava olan kilise yok gibi. Ayrıca hepsinin önünde akşam yapılacak konserler için bilet gişeleri var. Merak ettiğimiz kiliseleri gezdik. 
İlk durağımız yolumuzun üstünde olan küçük bir kiliseydi. 




Daha sonra meşhur Karl köprüsünden yürüyerek karşıya geçtik. Köprünün üstünde bir çok heykel var. Hepside birbirinden görkemli. 



  İkinci durağımız St. Nicholas kilisesi oldu. Bilet fiyatı 70 Krondu. Görkemki heykeller ile donatılmıştı.








Yürüyerek yeniden Prag kalesine çıktık. Prag kalesindeki en ihtişamlı yapı St. Vitus katedralini.  Dış görünüşü büyüleyici. Fakat içi diğer yapılar gibi heykeller ile dolu değil. Oldukça sade.  Çok büyük olduğu için ön tarafından istediğim gibi bir fotoğraf çekemedim. Objektifime ancak yandan nazlı bir poz verdi. Bizde selam edip, Altın yolda yer alan Kafka'nın evini ziyaret için yeniden yürümeye başladık.



Paylaş:

28 Ağustos 2015

Prag Hatıralarını Yazmaya Devam

Prag'da ikinci günümüz de oldukça yorucu geçti. Nehrin diğer kısmında yer alan Prag Kalesi ilk durağımızdı. Şans eseri askeri değişim törenine denk geldik. Yaklaşık 20 dk sürdü. Denk geldiği için izledik yoksa görülmesi gereken bir hadise yok. Kaleden aşağı doğru yürürken elma bahçelerine rastladık. Dayanamayıp iki elma aldım. Elmaların tadı inanılmaz güzeldi. Sonuçta göz hakkı diye bir şey var değil mi?









İkinci durağımız Kafka müzesiydi. Burada detaylı bir şekilde anlatmayacağım çünkü tam bir Kafka hayranı olan ben, onun için ayrı ve detaylı bir post yazmayı istiyorum.



Sokakların sanat koktuğu bir şehir Prag. Bu dev bebek heykelleri de onlardan bir kaçı.





Kafka müzesinden büyük bir mutluluk içinde ayrılıp, meşhur dans eden evi görmeye gittik. Tarihi bir yapı değil. Aslında iş yeri olarak tasarlanmış. Çok güzel ve değişik şekilde tasarlandığı için zamanla Prag 'da ziyaret edilen yerler arasında yerini almış.


Tüm gün yürüdüğümüz için hem yorulduk hemde açıktık. Çek yemekleri denemek için güzel bir yer bulduk kendimize. Durağımız Krćma oldu.


İlk kez Kozel dark bira içtim. Dedikleri kadar varmış. Bira sevmeyen ben bile iki gün boyunca sadece bira içtim.

 Başlangıcı soğan çorbası ile yaptım. Soğanında çorbası nasıl olur dedim lakin çok güzel bir tadı vardı. Beni oldukça şaşırttı.


Çorbadan sonra sıra meşhur yemekleri olan gulaşa geldi. Menüdeki ismi tam olarka böyle: Kraví guláš s chřenem, domacje vošouchy, celtový knedlec. 
Sosun içinde kullandıkları ve ne olduğunu anlamadığım bir tad vardı. Bunun içinde çok sevmedim. Fakat etlerin tadı ve lokum gibi oluşu, yanında gelen beyaz ekmek ve patates mücveri çok iyiydi.


 Bu ise gulaşın farklı bir çeşidi. Nenüdeki ismi :kraví plátek na smetaně, celtový knedlec, lesnie bobule
Ben bunu daha çok beğendim.


Bir güzel karnımız doyurup, soğuk biralarımızı yudumladıktan sonra sokak aralarında gezinmeye başladık.  Prag sokaklarında her şeyin müzesini rastlamak mümkün. İşte bu da onlardan biri.


Akşama doğru chimney cake bakery yememe karar verdim. Daha önce burada (Krakow'da ) yiyip beğendiğim bir tatlı kendisi. Meğersem buraların meşhur tatlısıymış. Her köşe başında bunu yapan dükkanlar vardı. Aaaa menünün fotoğrafını çekmişim lakin asıl yediğim güzelliğin fotoğrafını çekmeyi unutmuşum.


 Yorucu ve eğlenceli bir günü ardımızda bırakarak bir bara oturup, biralarımızı yudumladık. Yarın için bir planımız yoktu. Ama gelin görün ki en son günümün en güzel ve dolu dolu geçen günümüz oldu. Sanırım bundan sonraki post oldukça bol fotoğraf içerecek.
Takipte kalın.



Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.