Bu sene sert bir kış geçiriyoruz. Neredeyse bir aydır Krakow karlar altında. Belediye harıl harıl çalışıyor. Şimdi de yollara kum dökmek yerine kahve telvesi dökmeye başladılar. Anlayacağız bundan böyle Krakow sokakları kahve kokacak.
Kahve kokusu güzel, mesela çay da güzel ama kendine has baskın bir kokusu yok. Koku insan için önemli bir etken. Hafızanızı ve anılarınızı en çok tetikleyen şeylerin başında koku geliyor. Geçen gün Zara'dan bir mum aldım. Temiz çarşaf kokusu. Öyle güzel ki. Her yanışında beni elimden tutup çocukluğuma götürüyor. Bu hafta alışverişte gözüme çarptığı için uzun bir aradan sonra ABC çamaşır suyu aldım. Aman allahım. Evin her yeri çocukluğum kokuyor.
Her sene bizim şirket aferin çocuklar iyi iş çıkardınız şimdi eğlence zamanı diye bizi partiye götürüyordu. Bu sene birçok aktivite gibi parti de hayal oldu. En azından biz böyle düşünüyorduk. Lakin canım şirketim biz çalışanlarını partisiz bırakmadı. Tam burada kocaman bir maşallahı hak ediyor bence. Cuma günü online parti düzenlediler. Parti öncesi de bize bir paket gönderdi ki evlere şenlik. İçinde yok yok. Partinin en güzel kısmı kokteyl workshopuydu. Gönderdikleri içkilerle farklı kokteyller hazırladık. Afiyetle içtik.
Bu hafta bir diğer aktivitem de alışverişe gidip hunharca ponçik almaktı. Perşembe günü özel bir gündü. O gün yiyebildiğimiz kadar ponçik yemek serbest bizim evde. Onun dışında eve pek almıyorum. Çünkü tam bir kalori bombası. Daha az hareket ettiğimiz bu zamanlarda daha fazla yememek lazım. Pandeminin başında o hataya ben de düştüm. İki kilo aldım. Sonra kendime geldim ve aldığım iki kilo üstüne bir kilo koyup toplam üç kilo verdim. Bu durumda pandemiye başladığım halimden daha iyiyim diyebilirim.
11 Mart 2020’de şirket evlelere dağılıyoruz dedi. Neredeyse bir yıl olacak. Bu yeni düzenle boğuşuyoruz. İyiyiz, iyiyiz diyoruz da aslında zorluyor devamlı evde olmak. Bazen zaman algımı kaybediyorum. Bazen de çalışma şevkimi. Kendimi oyalayacak aktiviteler bulup, ağlayınca ağzına şeker tıkılan çocuklar gibi uslu uslu oturmaya çalışıyorum. Şimdi bundan dem vuruyorum ya, şirket hadi geri gelin derse de hoplaya zıplaya gitmem açıkcası. Eğri oturup doğru konuşmak lazım.
Konuşmak da ayrı biz zanaat. Son zamanların en popüler uygulaması olan clubhouse, konuşma aşkı ile yanıp tutuşanların uğrak yeri halini aldı. Uygulamanın enteresan bir işleyişi var. Biraz zaman geçirdim. İçeride fazlasıyla bilgi kirliliği dolaşıyor. Maşallah herkesin her şey hakkında aşırı bilgisi var. Fazlasıyla ben merkezci insanlar bana itici geliyor. Sanıyorum ki bu yüzden clubouse benlik bir uygulama değil veya biraz daha evrimleşmesi lazım. Zaman içinde nasıl bir hal alacak, göreceğiz.
Şu zamanın da bizden çektiği nedir. Her şeyin yükünü ona yüklüyoruz. Zamanla geçer, zamanla görürüz. Ya zaman kavramı bir sabah uyandığımızda artık olmamış olsa nasıl olurdu diye düşündünüz mü hiç? Ben ara sıra böyle şeyler düşünüyorum. Bunda okuduğum bilim kurgu kitapların da etkisi var.
Etki, tepki, zaman, parti derken yazı akmış gitmiş. Bak buna sevindim. Uzunca bir süredir böyle peş peşe paragraflar birbirini kovalamıyordu. Ben diyorum; aktivite ve hareket şart. Gerisi çorap söküğü misali geliyor.
Geldim, yazdım ve şimdi gidiyorum.
Bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Ara sıra zamandan kendinizi soyutlamayı ve kendinizle baş başa kalmayı da ihmal etmeyin.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------