Her şey bir önceki Kahve Bahane yazısına gelen yorumları cevaplamak için çay yapmamla başladı. Random bir müzik açtım televizyondan. Güzel de çıktı. Arka fonda çalıyor. Çay bardağını sehpanın üstüne, sehpayı da koltuğumun yamacına iliştirdim. Yorumları cevapladım. Sonra bir baktım ki buradayım.
Hop oradayım, hop buradayım demeyi isterdim ama yine tırmanışa geçen covid vakaları yüzünden bir süre daha hop salondayım, hop çalışma odasındayım demekten öteye gidemeyeceğim gibi gözüküyor.
Yazının tam da burasında çamaşır makinesinin bitme sesiyle irkildim. Çamaşırları asıp geldim. Bu sene beyazlar içine renkli bir çamaşır (hem de turuncu renkti bu çamaşır) karıştırıp tüm beyazları sarımtırak bir renge dönüştürdükten sonra renklerin birbirine karışmasını önleyen mendiller ile tanıştım. Oldukça başarılı. Beyazları yıkarken de beyazlaştırıcı olanını atıyorum. Misler gibi oluyor. Aklınızda bulunsun.
Beyaz demişken bu hafta Krakow'da kar yağışı bekleniyor. Bakalım hiçbir doğru tahminde bulunamayan meteoroloji bu sefer bizi şaşırtacak mı? Krakow yılın ilk karına merhaba diyecek mi? Karda yürümesi çok zevkli. Yağsın ki sabah yürüyüşlerim şenlensin.
Bu hafta spor salonuna gitmedim. Salonun yerini sabah yürüyüşleri ve akşam yoga pratiği aldı. Bugün yürürken bol bol sincap gördüm. Ve ilk defa ayaklarımın ucuna kadar geldiler. Acaba yemek sıkıntısı mı çekiyorlar. Yarın ceplerimi doldurum yürüyüşe öyle çıkacağım. Evde onlar için ayırdığım cevizler var. Kar yağınca götürüp parkın belirli yerlerine bırakıyordum. Bu sene sanırım etrafın karla kaplanmasını beklememem lazım.
Bu hafta evimize mini mini bir misafir geldi. Demiştim Ciocia yani teyze oldum ben. Zuzi büyüsünde evcilik oynayalım diye sabırsızlanıyorum. Geçen yazımda ördüğüm battaniyelerden bahsetmiştim. Yorumlarda görselleri var mı diye sorular geldi. Birini Zuzi'me birini de Deniz'ime ördüm. Bu sene Deniz'in de teyzesi oldum ben. Ama covid yüzünden İstanbul'a gidemediğim için henüz Deniz ile tanışmadık. Şimdilik fotoğraflarıyla, videolarıyla hasret gideriyorum. Sarı olan battaniyeyi Zuzi için, gökkuşağı olan battaniyeyi de Deniz için ördüm. Düzgün fotoğrafları da yok bende. Artık elde olanlarla idare edeceğim.
Şimdi ben bunu neden anlattım. Konu bir yere bağlayacağım. Eski ben olsam günlerce buna üzülürdüm. Hatta ağlardım bile. Kafama takardım. Vay efendim neden öyle değil de böyle saklamadım ben bunu derdim. Ama yeni ben, bu olayı olgunlukla karşıladı. Sonuçta 7 senedir hayatımda bir yeri yok. Onu en son 7 sene önce gördüm. Ve bir anda bir problem olarak önüme çıkması onu büyütmemi gerektirmiyor dedim. Evet ortada bir problem var. Ve ben bunu kabullendim. Fakat bu süreçte değiştiremeyeceğim bir durumdan ötürü kendimi sıkmamın hiç bir anlamı yok.
Bu kafaya nasıl geldin derseniz; enteresan bir şekilde bunda yaptığım yoga pratiklerinin büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum derim. Biraz daha ilerleyeyim ve derinleşeyim; bu süreçte hissettiğim değişiklikler hakkında daha sık yazacağım.
O zaman yine yeniden veda vakti. Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünce dek şen ve esen kalın.
Belli bir yaştan sonra insan değişir mi dediler. Dedim olabilir.
Siz de her şey için olabilir demeyi ihmal etmeyin.