Kahve bahaneye bazan kahve bazan çay eşlik eder. Bu gece çayı erken içtiğimden mütevellit su eşliğinde yazılmış bir kahve bahane ile karşı karşıya kalacaksınız. Bazan yazma aşkıyla yanıp tutuşurken bazan bir satır yazacak gücü bulamıyorum kendimde.
Bu gece ne içimde yanan bir aşk var, ne de güçsüz hissediyorum. Odamdayım; aynamı çevreleyen minik ışıkları karanlığı yok etmesi için açtım. Bardağımın hemen yanında, masanın üstünde, kendi halinde yanan bir mum var. İlmek ilmek ördüğüm battaniyem sallanan koltuğumun baş ucunda. Ayaklarımı pilates topuna uzattım. Dizimde bilgisayarım, kulaklığım sayesinde müzik dışında hiçbir şey duymadan yazıyorum.
Bazan yazacaklarımı saatler öncesinden kafamda planlıyorum bazan aniden gelen bir istek sonucunda çalakalem yazılar çıkıyor ortaya ve itiraf etmeliyim; ne zaman çalakalem bir yazı yazsam daha fazla etkileşim alıyor. O yazılarımın daha çok okuyucuyu sarıp sarmaladığını hissediyorum.
Hissetmek bazan acı verici. Buradaki önemli nokta, acının neyin sonucunda ortaya çıktığı. Her acı insana kötü şeyler hissettirmiyor. Mesela spor yaptıktan sonra hissedilen kas ağrısı insana güzel gelirken, yorucu bir günün sonrasında hissedilen baş ağrısı çekilmez oluyor. Bu aralar bazan baş ağrısı çekiyorum. Anlık ve kısa olsa bile pek bir sevimsizler.
Sosyal hayat artık yok denecek kadar az. Ve enteresan bir şekilde bu hayata alıştım. Bazan isyan etsem bile bu yaşam tarzı artık canımı eskisi kadar sıkmıyor. Havalar oldukça soğudu. Hava durumuna bakınca bu hafta kar gelir diyor. Sabah kalkıp, perdeyi araladığımda donmuş kaldırımlar karşılıyor beni.
Polonya'ya taşınmadan önce soğuktan nefret ederdim. Şimdi itiraf etmeliyim ki artık bu soğukları da seviyorum ve sanırım eskisine nazaran daha az üşüyorum. Bazan soğuk havada kısa bir yürüyüş hoşuma bile gidiyor.
Hoşuma giden şeylerden biri de bitki ve meyve çayları. Her çeşit çay olmasına rağmen elma cenneti dediğim Polonya'da bir türlü elma çayı bulamamıştım ki bu akşam gittiğim markette buldum. Tadı Türkiye'de içtiklerimden farklı ama nefsimi köreltmiş olması güzel.
Nefsimin yanında öğrenme isteğim de köreldi sanırım. Bazan gaza geliyorum. Yeni şeyler öğrenmeliyim diyorum. Bazan amacsızca, ne aradığımı bilmeden bakınırken buluyorum kendimi. Bu dönem aslında yeni şeyler öğrenmek için oldukça uygun. İşe gidiş gelişte harcanan zaman yok, sağa sola gidemediğimiz için tüm zamanı evde geçiriyoruz. Aslında isteğim var fakat bu isteğimi harekete geçirecek bir motivasyon kaynağım yok. Sanıyorum içimde yaşadığım duyguların en yalın tanımı bu.
Kitap okumaktan ölesiye zevk aldığımı bilmeyen yok sanırım. Bazan kitap okumaktan bile sıkılıyorum. Bu yaşadıklarımın hepsi belki bir depresyona gebe. Bunu da bilmiyorum. Kendimle daha fazla konuşmaya başladım. Bazan kendi kendimi azarlarken yakalıyorum kendimi. Sonra illa her şeyi dört dörtlük yapmak zorunda değilsin diyip kendime kızan kendime kızıyorum.
Bazan de böyle deneysel karalamalar yapıyorum. Eğer bu satıra kadar yazıyı okuduysanız eminim yazıda çokça kullandığım "bazan" kelimesi dikkatinizi çekmiştir. Belki de birçoğunuzu rahatsız etmiştir. Yazıyı okurken nasıl hissettiğinizi yorumlar kısmına yazarsanız sevinirim.
Bu deneysel karalamayı Orhan Pamuk kitaplarından esinlenerek hayata geçirim. Orhan Pamuk, bu kelimeye romanlarında sıklıkla yer verir. Bazan, Orhan Pamuk'un imzası gibi resmen. Orhan Pamuk okumaktan pek haz etmem. Seneler sonra bir kitabını daha okudum ve bir sayfada kullanmış olduğu yirmi adet (evet üşenmedim ve saydım) bazan kelimesinden sonra böyle bir yazı yazmak fikri düştü aklıma.
Ne diyelim, aklıma fikirler düşemeye devam etsin ki kahve bahaneler yazılsın. Okuyucularıyla buluşsun. O zaman bir sonraki kahve bahane de buluşuncaya dek şen ve esen kalın diyorum.
Hayat siyah ve beyazdan ibaret değil. Bazan ara renklere de bir şans vermeyi ihmal etmeyin.
Sevgiler.