Öyle bloglar vardır ki yazdığı satırlara sizi alır bambaşka yerlere götürür. Bugün size severek takip ettiğim bi blog yazarından bahsedeceğim.
Gazeteci N.G.
Onun kadar sağlam bir kaleme sahip olmadığımdan, kendi anlatan bir yazısını benimle paylaşmasını istedim. Böylelikle bu güzel blogu daha çok kişiye duyurma şansım olacaktı.
Lafı fazla uzatmadan kendi satırları ile sizi baş başa bırakıyorum.
YAZMAK İNTİHAR MIDIR?
Bakırköy'e takılı kaldım.
Her zaman olduğu gibi İncirli sokaklarında kendimi kaybettim. Aynı kahvehanede çay içtim ve çayın bayatlığından şikayet ettim. Her zaman oturduğum bir banka oturdum, Bakırköy'ün değişen insanına üzüldüm. Aynı yemeği yedim ve bir daha bu yemeği yemeyeceğimi dair kendime söz verdim, ama bu söz tutmadım.
Dönüş yolunda, İncirli metro istasyonun girişinde, soluklanıp bir sigara içeyim dedim. Bağırışmalar duydum. Mendil satan bir dayımız bağırıyordu, söyleniyordu. Belli ki kendisini ciddiye almayanlara kızmıştı. Yanıma geldi, ağzı buram buram bira kokuyordu. Üzgündü ve bir sigara istedi. Hemen sigarasını yaktım. Bana, "Kardeşim ben..." dedi, "ben istifa ediyorum".
İşte o akşam, kafamda pek çok şey aydınlandı. Adam teki mendil satmaktan istifa etmişti. Mendil satmaktan istifa etmişti, tekrar vurguluyorum. Yürüyen merdivenler ağır ağır beni aşağı indirirken, düşündüm. Gerektiğinde, işinden, düşüncelerinden, yaşadığın hayattan, sana dayatılan düşüncelerden, sana dayatılan hayattan ve belki de, kim bilir, aklından istifa etmek gerekir.
O güne kadar, çok şey başardım kendimce, alçakgönüllü olmanın sırası değil. Karşı durdum. Matematiksiz üniversite kazanılmaz dediklerinde... Dershanesiz olmaz dediklerinde... Boyun tahtayı silmeye yetmez dediklerinde... Fotoğraf çekmek de neymiş dediklerinde... Çalışmadan ders geçilmez dediklerinde...
O güne kadar pek çok kötü şey yaşadım, gururlu olmanın sırası değil. Üzüldüm. İlkokulda ve lisede dalga geçtiklerinde... Fizik hocam sonsuz enerji diye bir şey yoktur dediğinde... Çizdiğim resimleri, ilkokul öğretmenim aşağıladığında... Çektiğim Galatasaraylı Amca fotoğrafı meşhur olduğunda ama elime hiçbir şey geçmediğinde... İçkiliyken ne olduğunu anlamadan dayak yediğimde... Üniversiteyi bitirip işsiz kaldığımda... Hala da işsizim.
O akşamdan sonra dedim ki, "Ulan, ben de istifa ediyorum".
Öyle de oldu. Fotoğraf çekmeyi bıraktım, girdiğim her işten ayrıldım. Hatta birinden ayrılmak için sözleşme gereği 300 lira gibi bir para bile verdim.
Sonra yazmaya karar verdim desem yalan olur. Hani vardır ya öyle, şöyle oldu, böyle oldu yazmaya karar verdim vs. Bende öyle olmadı işte. Aksine her yazdığımı sildim nedensiz yere. Peki ne oldu?
Uzun bir süredir, kafamda pek çok ses yankılanıyor. Nereden geldiğini bilmediğim sesler, defolup gitmemi, şunu şöyle onu böyle yapmamı hatta çok sevdiğim balkonumdan aşağı atlamamı bile söylüyordu. Ben de aklımdan istifa ettim. Sonra bu sesler sustu. Yazmamı söyledi. Ne gelirse yaz! Kimileri için yazmanın intihar olduğunu bu şekilde öğrendim.
Ben de her gün yeniden ölmeyi seçtim.