Kahve içme isteğim zamandan bağımsız gelişiyor. Kahve bahane serisine bir yenisi eklemek için bu gece bilgisayar başına geçtim. Masamda da mis kokulu kahvem bana eşlik ediyor. Saat 22:33 olmasına rağmen ben birazdan kahvemi yudumlamaya başlayacağım. Kahve birçok kişinin uykusunu kaçırması ile ünlü lakin bende pek işe yaramıyor. Kahveyi içip hemen ardından uykuya dalabilen bir bünyeye sahibim.
Bazı şeyler bazı bünyelerde farklı etkiler yaratabiliyor. Krakow halkı sıcaktan yana dertli bu aralar. Onlar dert yanadursun, ben bu sıcak havalar yüzünden mutluyum. Hatta o kadar mutluyum ki yeni işe alışma evresini bile daha çabuk atlatıyorum. Bunda daha yeni tatilden dönmüş olmanın da payı azımsanamayacak kadar büyük.
Tatil güzel şey. Bu güne kadar kötü diyeni duymadım. Ama her şey dozunda güzel. Hep tatil olsa emin olun bir işiniz olmasını istersiniz. Tecrübe ile sabittir. İnsanoğlu böyle, her zaman elinde olmayanı arzular. Elde ettikten sonra da ya kıymet bitmez ya da şükretmez.
Şükür önemli. Mesela ben her gün iş yerinde mutfağa doğru yürürken, koridorun hemen dibinde bulunan diğer ekiple çalışmadığım için şükrediyorum. Laf aramızda ilk görüşmemi o ekiple yapmıştım. Onlar olumsuz cevap dönmüşlerdi. Şimdi oradan her geçişimde, oh iyi ki olumsuz dönüş yapmışlar diyorum. Ne diyelim; Allah ağzımızı tadını bozmasın.
Damak tadı da farklı bir araştırma konusu bence. Türkiye'den döndüğümden beri bunu düşünüyorum. Bizim bayılarak tükettiğimiz birçok yemeği dünyanın çoğu yerinde bilmiyorlar bile. Keza biz de onların yediklerinden bi haberiz. Böyle düşününce insanların kendilerini, kültürlerini yerlere göklere sığdıramamasına bir anlam veremiyorum. Yani o coğrafyada doğmuş olmak bir ayrıcalık değil. Sadece random bir olay.
Anlam veremediğim bir diğer konu ise insanların tembelliği. Niye böyleyiz? Neden tembelliğe çok yatkınız? Burada hemen bir öz eleştiri yapmam gerek. Tatil dönüşü spora ha başladım ha başlıyorum derken iki haftayı yedim bitirdim. Hafif koşu ve evde yaptığım günlük hareketler dışında daha spor salonuna adım atmadım.
Yeri gelmişken yiğidi öldürüp hakkını yemiyoruz. (Burada bahsi geçen yiğit ben oluyorum). Havaların güzelliğini fırsat bilip bisiklet sürmeye başladım. Ne çok özlemişim bisikletimi. Binmeden önce canım bebeğim diye seviyorum kendisini. Bence o da beni seviyor. Güzel bir ikiliyiz. Bugün hayatımda ilk defa işe bisikletle gittim. Bu benim hayallerimden biriydi. Seneler önce Amsterdam'a gittiğimde sokaklarda bisiklet ile işe giden insanları gördüğümde "ah keşke ben de işe böyle bisikletle gidebilsem" diye düşünmüştüm. O gün evrene fırlattığım bu mesaj seneler sonra bumerang edası ile döndü dolaştı beni buldu.
Düşünce de önemli. Nerede ne düşündüğüne, ne istediğine dikkat etmeli insan. Evren bir gün düşündüğünü önüne lök diye çıkartıyor. Yukarıdaki paragrafta bahsi geçen olaydaki kıssadan hisse ise "güzel düşün, güzel olsun". Benden söylemesi.
Yine Bir Tutam Karınca'nın sloganı olan "her şeyden biraz, hiçbir şeyden tam değil" tadında bir yazı oldu. Daha çok daldan dala atlamadan yazıyı sonlandırma zamanı geldi çattı. O zaman ne diyoruz;
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------