Bu satırların sahibi olmak isterdim lakin bende o ışık ne arar. Yazılarını severek okuduğum bir arkadaşımın karalaması olan satırları ondan müsade alarak yayınlamak istedim. Ben okurken çok keyif aldım. Umarım sizde de aynı etkiyi yaratır.
Sevgiler.
Sorsanız herkes cennete gitmek ister lakin ölmekten korkar. Bu nasıl bir çelişkidir.
Cennet var mıdır?
Var ise gitmek için illa ölmek mi gerekir?
Nerden mi çıktı bu giriş. Usta bir tiyatrocunun verdiği demeçten sonra aklıma geldi sadece. Kolay yoldan ünlü olma sevdalısı gençlere veryansın ediyordu. Kimse yaptığı işe emek vermek istemiyor diyordu.
Gerçekten toplumun çoğu artık bu şekilde yaşamıyor mu? Hayatlarının merkezine hep çoklar var. Aza kimsenin tahammülü yok.
2 hafta önce enteresan bir kitap okudum. Aslında otobiyografi okumayı sevmem ben. İtiraf etmeliyim ki kitabı okumak istememin tek nedeni kitabın ismiydi.
"Normal olmak varken neden mutlu olasın. " Yazarın üvey annesinin sözlerinden biriydi bu. Mutlu olmak istiyorum diye isyan eden bir kadının yüzüne tokat gibi vuran sözlerin sahibi, günü geldiğinde bir kitaba isim annesi olacağını biliyor muydu?
Biten bu enteresan kitabın ardından Kafka'nın Şato adlı kitabını okumaya başladım.
Kitabı kahramanı K.'nın kafa karışıklığını çok güzel cümlelerle anlatıyor Kafka.
Kafka'nın kitaplarından farklı bir tat alırım her daim. Düzene ve işleyişe haykırışları satırlar arasında gizlidir çoğu zaman. Babaya mektup, Milena'ya mektuplar, Dönüşüm, Dava, Ceza sömürgesi, Açlık Sanatçısı, Akbaba kitaplarında isyanının sesini duyarsınız.
Kafka'yı ya çok seversiniz ya da bir daha okumamak üzere nefret edersiniz.
Hazır laf lafı açmışken bu hafta dinlemekten zevk aldığım bir parçayı da paylaşayım ki blog yazım tam bir karmaşıklar silsilesine dönsün.
Sinirliyim, birine derdimi anlatmam lazım. Neden kendi dilimi okunuştuğum insanlarla iletişim kurmakta bu kadar zorlanıyorum. Son zamanlara başıma gelen olaylar yüzünden artık kendimden şüphe eder oldum.
Geçen hafta etiketlerim bittiği için her zaman çalıştığım yer ile instagram üzerinden yazıştım. Yeni etiket siparişleri verecektim. Nasıl bir etiket istediğimi söyledim. Daha öncekilerin şeklinde olacak ama yazıyı değiştireceğiz dedim. Bir mail atar mısınız dedi. Mailini de attım. Kenar etiketlerimde ne yazılması gerektiğini belirttim. Buraya kadar her şey normal zaten. Bir hafta sonunda, etiketler elime ulaştığında sonuç hüsran. Etiketlerin yazılarında hiçbir değişiklik yok. Hayır emin olamıyorsan yazıp sorarsın. Ben o maili süs diye mi attım. Okumamışsın besbelli. Yok ama çok bilmiş tavırları ile eskisini basıp göndermek kolay. Üstüne ben sorunumu yazınca da "aaa öylemi siz etiketin resmini gönderince bende öyle basılacağını zannettim " cevabı.
Yine sinirliyim. Hadi kitabı geçtim, gazeteleri geçtim bari işiniz için atılan mailleri okuyun be. Ben bana bir mail gelince veya bir soru sorulunca tekrar tekrar okuyorum ki atladığım bir durum olmasın. Bu kadar hassas davrandığım her saniye, bu kadar boş vermiş insanların karşıma çıkmasına çok içerleniyorum çok.
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.