15 Kasım 2022

Kahve Bahane #Çay


Böyle bir başlık atacağım aklıma gelmezdi. Sen tut kahve bahane serisini devamlı çay eşliğine yaz olacak iş mi! Kahve bahane dedik, geldik diyenlerden içten bir özür diler, üstünde dumanı tüten, tembel işi olan sallama çayımı içerim. Eve bir demlik almadık. Aslında almayı tercih etmedik. Öyle ölesiye çay tüketmiyoruz. Bu yüzden poşet çay işimi görüyor. 


Son aylarda artık (benim tabirime) ıncık bıncık almayı tamamen bıraktım. Sadece gerçekten ihtiyacım olan şeyleri alıyorum. Eski ben olsa evin her köşesini bir biblo, maskot ve benzeri şeylere doldurma devam ederdi. Masanım üstünden duran Jack maskotu (Jack'ı yeri ayrı bilirsiniz) ve kapı tutacağı görevi gören cücelerim hariç tüm kıvır zıvırı bir koliye hapsettim. Yıl sonu yaklaşırken ve marketlerde noel çılgınlığı başlamışken büyük bir sınav vereceğim. Evet! Bu sene çam ağacımızı süslemek için hiçbir şey almamayı deneyeceğim. Eski süsler bana yeter de artar bile. 

Bir işi yapabilenin sırrı kendini onu yapabileceğine inandırmaktan geçiyor. Şartlamak, fakat olumlu şartlamak birçok zorluğun üstesinden gelmenin altın anahtarı gibi. Geçenlerde alışkanlıklarla ilgili bir kitap okudum.  Orada bir alışkanlık kazanmak istiyorsanız içeriği kesin olan cümleler kurun diyordu. Mesela spora başlayacağım şeklinde değil de haftanın şu günleri, şu saatler arasında spor salonuna gideceğim gibi. Kitabın ismi Atomik Alışkanlıklar. İlgilisine duyurulur. 


İnsanın bir şeye ilgisi ve sevgisi varsa, ona toleransı yüksek oluyor. Geçtiğimiz ay başında yine bir göl evi macerası için yollara düştük. Göl evlerine gidince en büyük aktivitemiz göl kenarında yürümek oluyor. Sabahın erken saatlerinde, kahvaltıdan önce, her zaman olduğu gibi yürüyüşe çıktım. Yürüyüş esnasında, bir köpek bizimle oynamak için deli gibi üstümüze koşunca, az biraz tırstım ama yerimden de kıpırdamadım. Çamurlu patileriyle taytımı kirletti sadece. Tolerans bunun neresinde derseniz, ben aslında köpeklerden korkuyorum. Hele şu küçük olanlardan ve sürekli deli gibi sağa sola koşturanlardan hiç haz etmem. Ama yürüyüşte üstüme koşan köpek sevdiğim ve aslında sahiplenmek istediğim bir cins olunca akan sular durdu. İşte biz buna tolerans diyoruz. 

Tabii her konuda da hoşgörülü olmak zor. Mesala bizim üst komşunun çocuklarına karşı hiçbir hoşgörüm yok. Neden olsun ki, çocuklar diye kafamızda tepinme haklarını kendilerinde gördükleri için mi? Başkalarını rahatsız ederek kendi rahatını düşünenlerden oldum olası hiç haz etmem. Sanırım en kötü özelliklerimden biri (eminim birçok kötü özelliğim vardır) sevmiyorsam bunu çok net belli ederim. Yüzümden, gözümden okunur. Şirin gözükmek için karşıdakinin duymak istediği sahte cümleleri kurmam, kuramam. Gelin görün ki sevdiğim zaman da çok derin severim. 

Sevgi demişken, Ciocialık (teyzelik) müessesinde emin adımlarla ilerliyorum. Zuzi kız gün geçtikçe bilinçleniyor. Bence artık onu ne kadar çok sevdiğimi de hissediyor. Hafta sonu bizi ziyarete geldi. Onun için ördüğüm battaniyeyi verdim. Pek sevdi battaniyesi. Konuşacağı günleri de iple çekiyorum. İşte o zaman tam bir ciocia olacağım. 

Olmak ya da olmamak, son iki aydır içinde olduğum durumumun özeti. Daha iyi olur diye iş değiştirdim lakin şimdi nasıl olacak diye kendime sormaktan geri duramıyorum. Sonra hop toparlıyorum modumu, diyorum ki az biraz sabret Yasemin her şey güzel olacak. 

Her şeyin güzel olmasını beklemek çok mu Pollyannacılık? Eğer öyle ise biraz da Pollyanna olalım değil mi! Ne kaybederiz.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

6 Kasım 2022

Kahve Bahane #Bakalım Nasıl Olacak




Bir pazar günü miskinliği içindeyken yazılıyor bu yazı demeyi isterdim lakin işin aslı öyle değil. Ellerimde cif kokusu, evi pırıl pırıl yapmamın gururu ile yorgunluk kahvesi eşliğinde yazılıyor bu kahve bahane. Kahvenin ardına saklanıp ne çok şey yazdım buraya. İşte onlara bir yenisi daha eklemek için buradayım. 

Bu aralar en çok kurduğum cümle kuşkusuz "bakalım nasıl olacak". İki ay önce iş değiştirmeye karar verdim. İmzamı attım. İşte o imzayı attığım günden beri bu cümleyi kuruyorum. Kendim için verdiğim büyük kararlardan biriydi bu. Neden büyük olduğu bir sonraki paragrafın konusu. Hayatımın bazı dönüm noktaları var. Mesela uzun yıllar süren bankacılık serüvenimi bir anda arkamda bırakarak ülke değiştirmek gibi; iş hayatıma dört sene ara verdikten sonra, arkadaşlarıma "ben bu sene sonuna kadar iş bulacağım" dedikten sonra, dediğimi yapıp beyaz yakalı hayatıma geri dönmem gibi; ilk yurtdışında çalışma deneyimimden sonra işin beni tatmin etmemesinden mütevellit bir iş değişikliğine gitmem gibi. Hatayım biraz gibi tadında. 

Üç senedir çalıştığım şirketimde artık İngiliz hesaplarına bakmaya başlayacağım. Böylelikle Türk muhasebesine kibarca bir bay bay derken İngiltere muhasebesini hayhay demiş oluyorum. Bu benim için büyük bir meydan okuma. Kime mi? Tabii ki kendime. Eski okuyucularım bilirler ben ingilizceyi otuz yaşımdan sonra öğrendim. Yoğun iş temposunun yanında gece kursa gittim. Evde halının üstünde gece yarılarına kadar çalıştım, çabaladım. Sanırım artık meyvelerini topladığımı söyleyebilirim. Yaklaşık iki haftadır işi devralacağım kişiyle birebir çalışıyorum. Kızın sesi gece yatıyorum kafamda, sabah kalkıyorum kafamda. Rüyalarım bile ingilizce artık (bu arada İngiliz İngilizcesine bayıldığımı da belirtmeden geçemeyeceğim). Bu durum beni yoruyor olsa da, bu kadar kısa sürede bile beni bir adım ileri taşıdığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu işten beklentim birkaç ay sonra bülbül gibi şakımak olabilir. O yüzden bu sıralar en çok kurduğum cümle "bakalım nasıl olacak" 

Aslında bu yazıda eskisi gibi daldan dala atlamayı düşünüyordum fakat giriş bölümünü yazıp, yazmaya birkaç saat ara verince olmadı. Bu da böyle kısacık bir kahve bahane yazısı olsun. 

Bir sonraki yazımda görüşünceye dek şen ve esen kalın. 
Az biraz risk almaktan da kaçınmayın. Keşkelerinizin yerini denedim sözcüğü ile değiştirin. Unutmayın hayat kısa, kuşlar uçuyor. 
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.