25 Ağustos 2016

Emeklerimin boşa gitmesi

Başlık kısa ve net oldu farkındayım. İçinde bulunduğum durumu tam anlamıyla anlatan bir başlık atmak istedim. Arkadaşımla birlikte, ortak bir proje gerçekleştirmeye karar vermiştik. Kendisi çok cici pareolar yapıyor. Tamamen el işçiliği ile baskılarını büyük bir özenle yapıyor. 

Bir gün yazışırken, ortak bir çalışma yapmaya ne dersin fikri çıktı ortaya. Ben rengarenk plaj çantaları dikecektim ve onun renkli ve cici pareoları ile birlikte takım halinde satacaktık. Oturdum 6 tane çok cici plaj çantası diktim. Bir hevesle verdim postaya. Polonyadan İstanbula gideceklerdi. Gideceklerdi diyorum çünkü gidemediler. Yerine ulaşmadı. Üstünden 2 ay geçmesine rağmen paketten ses seda çıkmadı. Bu güne kadar gönderdiğim hiç bir pakette böyle bir aksilik yaşamamıştım.

Emeğime, arkadaşımla birlikte kursağımda kalan hevesimize çok üzüldüm. Çantaların fotoğraflarını da çekmemiştim. Aklıma geldikçe bol bol söylenip duruyorum. Eğer o sevgili gümrük memurları, onları kendilerine bir hediye olarak görüp aşırdılarsa, kullanmak nasip olmasın. Ellerinde paralansın çantalar. 

Kısmet değilmiş dedik. Ama yılmadım. İzmir'e gittiğim zaman bu projeyi yeniden hayata geçireceğim. 

Şimdilik eski bir Nachnuch ile Nihan'ın yapmış olduğu bir pareonun fotoğrafını paylaşmakla yetiniyorum. Seneye rengarenk Nachnuchlar ile pareolar sizlerle olacak umarım. 


Annemin dün söylediği bir atasözü ile kapanış yapayım. Sanırım içeriğe cuk diye oturuyor. 

Kul plan yapar, kader gülermiş.

Umarım son gülen ben olurum ;) 





Paylaş:

16 Ağustos 2016

Spor yapmanın en keyifli yolu

Bisiklet hayatıma girdiğinden beri, bu iki teker spor yapmanın en keyifli halidir diyebilirim. Öyle spor salonu diye adlandırılan dört duvar arasına hapis olmuyorsunuz. Temiz hava, eğer yaşadığınız yer bisiklet sürmeye elverişli ise güzel bir manzara eşliğinde yakıyorsunuz istemediğiniz kiloları.

Benim derdim kilo vermek değil. Zaten ömrüm boyunca kilo ile sorunum olmadı. Yiyip, çabucak yakanlardanım ben. Hareket etmeyi çok severim. Saatlerce hareketsiz oturmak beni acayip sıkar. Şimdi günde 1 saat bisiklet sürüyorum. Buralara bir anda soğukların pıt diye geleceğini bildiğimden, ne kadar sürsem o kadar kardır diyorum. Kışın burnumunuz uçunu dışarı çıkarsak donuyor. Pedallamak olanaksız olacak. Geçen hafta hasta halimle bile çıktım. En sonunda mikroplar bıkıp terketti beni. Bu kızın bizi hiç salladı yok dediler kesin.

Çok güzel parkurlar keşfediyoruz gün ve gün. Dağ bayır gidiyoruz. Zaten o amaçla dağ bisikleti aldık. Aslında benim bisikletim hibrit diye geçiyor. Oturuş pozisyonu açısından şehir bisikleti gibi lakin dağ yollarında, patikalarda kullanmak için de uygun. Hafta sonu evin yakınlarında bir yapay göle gittik. Eskilerin taş ocağı, şimdilerde ise dalış öğrenmek için kullanılan bir göl. Çevresinde bisiklet sürmek için çok güzel bir ormanlık alan vardı. Yokuşlar, minik patikalar. Sürüşü oldukça heyecan vericiydi. Adrenalin dolu bir sürüş oldu. Ben bazı yerlerde biraz tırsıyorum lakin ilk günlere göre oldukça cesaretliyim.




     Bu ise minik bir gökkuşağının fotoğrafı.

  



Bu yeşil alanın adı ise saklı cennet. Gerçektende çok güzeldi. Kocaman bir yeşil alan ve çevresinde meyve ağaçları. Saklı cenneti sevmemin bir diğer nedeni de dalından taze meyveler yiyebildiğimden sanırım. Ne lezzetti elmalar var bir görseniz. Ayrıca Polonya halkının erikten hiç haberi yok. Hepsi dalında duruyor canım eriklerin. Bende itina ile toplayıp mideye indiriyorum.  Fotoğrafta da hasta olduğum yüzümden belli.


İşte bu fotoğrafta ise saklı cennetteki elma ağacından, elma aşıran ben. Artık cennetin yolları bana kapalı.


Aşağıdaki kareler ise dünden. Aynı yere farklı bir yolla gittik bu sefer.


Bu ise kendim için diktiğim Nachnuch çantam. Nasıl rahat bir kullanımı var anlatamam. Hafif ve kocaman bir hacime sahip. Herşeyimi kolaylıkla taşıyor.



En son karede minik baykuşu gördünüz mü? Arkadaşım bisikletim için bir hediye almış. çok şirin değil mi? Kendisi bir sibop kapağı. Aslında içimdeki kız çocuğuna kalsa, bisiklete devamlı bir şeyler ekler durur lakin dağ bayır kullanımı için pek uygun olmayacak bir hale getirmek istemiyorum onu.



Paylaş:

14 Ağustos 2016

Bisiklet aksesuarları

Son günlerimin en büyük eğlencesi bisikletim için internetten türlü türlü aksesuarlar bakmak. Baktıkça insanın hepsini alası geliyor. Bir şeyin farkındayım tabii ki de hepsini alıp bisiklete takmaya çalışırsam, bisiklet modifiye edilmiş apaçi araçlarına benzer.

İlk olarak şirin mi şirin sepetler ile başlayalım.







İkinci sırayı bisiklet selelerine veriyorum. 





Üçüncü sırada bisikletin vazgeçilmezlerinden olan ziller var. 







Peki siz bu cici aksesuarlardan hangilerini beğendiniz? 
Paylaş:

11 Ağustos 2016

Marka tescili nasıl yapılır?

Bir yıllık sürecin ardından geçen hafta itibariyle marka tescil belgeme kavuştum. Artık Nachnuch Bags ismi, logosu ile benim markam.
Siz siz olun eğer bir şeyler üretiyorsanız ve o ürünlerin bir ismi varsa tescil ettirmeden yola devam etmeyin. Bununla ilgili pek hoş olmayan hikayeler duyuyordum. Hem maddi hemde manevi açıdan üzülmemek için bütçenizin bir kısmını bu işe ayırın.

Şimdi bir çok kişinin merak ettiği marka tescil sürecini anlatmak istiyorum.

1- Marka araştırması : Türk Patent Enstitüsü'nün sayfasından, almak istediğiniz marka isminin daha önce koruma altına alınıp alınmadığını kontrol edin.

2- İş takibi için bir patent şirketi araştırın. ( Bireysel başvurularda, doldurmanız gereken formlardaki detaylardan dolayı yanlışlar olabilir. Bu ise süreci olumsuz etkiler.)  Ben bir çok araştırma yapıp görüşmeler yaptıktan sonra Sistem Patent A.Ş. ile çalışmaya karar verdim.  Güvenilir bir firma ile çalışmak en önemlisi. Çünkü siz başvuru için parayı ödüyorsunuz ve geri kalan tüm işlemleri patent firması hallediyor. Gerçek kişi başvurusu yapıyorsanız; kimlik bilgileriniz ile marka örneğiniz ile başvurmanız yeterli.

3- Başvuru bedelini ödeyin. (Başvuru süreci içerisinde eğer işleminiz red edilirse bu bedeli geri alamıyorsunuz.)

4- Uzun bir onay süreci için bekleyin.  İşlemlerin tamamlanması 8 ay sürüyor.  Bu süreci Türk Patent Enstitüsü'nün sayfasından takip edebilirsiniz.
  • Başvurunun yapılması 
  • Marka başvurusunun şekli incelemesinin Türk Patent Enstitüsü tarafından  yapılması
  • Marka başvurusunun Türk Patent Enstitüsü tarafından hukuki açılardan incelenmesi
  • Marka başvurusunun Resmi Marka Bülteninde ilan edilmesi
  • Marka başvurusunun tescil belgesi ile koruma altına alınması

5- Tescil belgenizi alabilmek için gerekli harç bedeli ödeyin  ve 10 yıl boyunca tamamiyle size ait olan bir markaya sahip olun. Bir çok markanın yanında gördüğümüz meşhur ®  harfini de gönül rahatlığıyla kullanın ;)

Hemen meraklıları için Marka Tescil İşareti ® 'nin anlamı da yazalım: 

Tüm dünyada ortak olarak kullanılan, markaların tescilli olduklarını dışarıya gösteren, yuvarlak içerisinde kullanılan R işaretidir. İngilizce bir ibare olan Registered kelimesinin baş harfidir. Bazı ülkelerde ise TM işareti kullanılır. Bu işaretin anlamı ise  Tredemark Registered'dir.

Paylaş:

10 Ağustos 2016

Nachnuch'dan kareler

Yağmur hiç durmadı bugün. Hava 10 derece. Ağustos ayı için gerçek bir sürpriz bize bu. Geçen yıl bu zamanlar gayet iyiydi havalar. Bu yıl Krakow asıl yüzünü gösterdi bize. Blog yazılarıma göz atınca, uzunca bir zamandır diktiklerimi paylaşmadığımı fark ettim. Aslında boş durmuyorum hiç. Örneğin bugün 7 saat çalıştım. Çalışma alanım dar olduğu için iki büklüm çalışıyorum. Şimdi ise devamlı eğilmekten ötürü başım ağrımaya başladı. Türkiye'ye gitmeden önce buradaki kumaş stoğunu eritmek amacım. Devamlı yeni kumaşlar alıp dururken bu nasıl olcak hiç bilmiyorum. Bir çelişki içindeyim fark ettim durumu.

Aslında Nachnuch ile alakalı güzel haberlerim var. Onun için bir blog yazısı ayrıca gelecek. 
Şimdi yeni çanta görselleri ile sizi baş başa bırakıyorum. 

1- Kendim için diktiğim sırt çantası ( bisikletimle bir yerlere giderken bana eşlik ediyor.)


2- Daha önce büyük boy çalıştığım sırt çantalarının orta boyu olur kendisi. Kocaman bir iç hacime ve bol ceplere sahip.









3- Nachuch'un en sevilen modeli. Kaç tane diktim bundan ben hatırlamıyorum. Bu sefer renkli, şirin, evli kumaş eşlik etti.







4- Hep kedi mi, hep baykuş mu, köpekli kumaşınız yok mu diyen Nachnuch severleri sevindirecek bir çanta oldu bu. Köpekli kumaş bulmak oldukça zor. Ama azmettim ve buldum.





5-Bunlar da bir Nachnuch klasiği haline geldi artık. Takı çantalarımız. Kullananlar o kadar memun ki eşe dosta hediye alıyorlar. Ben de zevkle dikiyorum.
Fotoğraf kalitemden dolayı görseller güzel değil. Aydınlık olmayan bir havada ancak bu kadar çekim yapabildim. Biten ve poz vermek için sırada olan daha nice Nachnuchlar var. Azıcık güneş çıksın hemen fotoğraflayıp onları da paylaşacağım.






Paylaş:

9 Ağustos 2016

Bisikletim ve ben

İşin en zor kısmı başlamak. Giriş bölümünü yazabilsem gelişmede anlatacaklarım çok benim. Hiçbir zaman iddalı olmadım ki ben. Şimdi neden kendimden böyle bir beklenti içine düştüm bilemiyorum. Sen sadece yaz be Yasemin.


2 hafta önce bir yıldır ertelediğim bisiklet alma olayını gerçekleştirdim. Birşey almadan önce etraflıca düşünürüm dururum. Alsam hakkını verebilecek miyim,  ona vereceğim parayı başka bir yerde kullanır mıyım diye. Bisiklet alma fikri aklıma girdiğinde, acaba kredinin bir taksidini bunu yatırmak mantıklı dedim kendi kendime. Sonra iç ses, bir dürttü beni. Bu zamana kadar neleri neleri erteledin be kızım dedi. Bir defada kendin için düşünmeden almanın tadıda var dedi. İç sesimin dürtüsüne ayak uydurdum ve  Pazartesi akşamı koşarak kendimi decathlon'a attım. Bisikleti alıp eve doğru sürmeye başlayınca; bir kuş yavrusunun, ilk uçma deneyimini yaşadığı anda duyduğu heyecanın aynısıydı hissettiklerim. ( ben küçükken babamın kanaryaları vardı. Yavru kanaryaların uçmayı öğrendikleri zamanki heyecanlarını gördüğüm için böyle bir benzetme yapmak geldi içimden.) 

Her gün en az 1 saatimi bisikletime ayırıyorum. Bisikletin vücut için olan faydalarını geçtim ben. Ruhuma çok iyi geldiği kesin. Yaşadığım şehir sayesinde bisiklet sürmenin keyfini çıkartabiliyorum şimdi. Her yerde bisiklet yolları var. Şehrin biraz dışına çıkınca doğa ile başbaşa kalıp yeşillikler içinde sürmenin keyfini çıkartıyorum.  Pedalı her çevirdiğimde ve rüzgar yüzümü her okşadığında, neden daha önce almamışım diyorum. Neden kendimi huzurlu kılmak için bu kadar zamandır beklemişim. 

Gelecek korkusuyla yaşamak, sadece anı kaçırmaya sebep oluyor. Anı kaçırdıkça, anılar biriktiremiyoruz. Gelecekte ise yüzümüzde tebessüm oluşturacak anılarınızdan yoksun bırakmış oluyoruz kendimizi. 

Bisikletim sayesinde bu şehirden ayrıldığım zaman bir çok güzel anıyı da yanımda götürmüş olacağım. 






Paylaş:

8 Ağustos 2016

Kahve, çikolata ve bilgisayar üçlüsü

Hava iç güveysinden hallice buralarda. Bende yaza benzeyen bu günleri kaçırmamak için çok fazla bilgisayar başında vakit geçirmiyorum. Akşamaları ise vaktimin çoğunu blogsözlük alıyor.


Bugün bu satırları yazmamı yeni aldığım kahveye borçluyum. Evde french press yöntemi ile kahve yapıyorum (üşenip nescafe içtiğim vakitler hariç). Bu defa lavazzanın kahve çekirdeğini aldım. Yumuşak bir içimi var. Bunun yanı sıra harika bir kokuya sahip. Çekirdeği evde çekip tazecik kahve yapmanın artısı olsa gerek.Kahve sever olarak, günün her saati tüketebilirim. Hatta gece kahve içersem uykum geliyor resmen. Aslında bir ara daha güzel kahve yapabilmek için makineleri araştırdım. Amanın ne pahalı şeyler onlar öyle. Bir cappuccino keyfi için verilmez o kadar para. Onu alacağıma dışarıda içsem daha karlıyım.Blog yazma konusuna deyineyim birazda. Aklımda bin türlü düşünce var. İşte bunu oturup yazarım bir ara diyorum. Diyorum da kime diyorum. Dediğimle kalıyorum. Aklımdakileri bir türlü yazıya dökme aşamasına geçemiyorum. 

Zaten iş güç konularına hiç değinmek istemiyorum. Nachnuch'un işleri pek yolunda değil. Türkiye satışlarım yolunda lakin istediğim yurtdışı pazarına giriş yapabilmek. Azıcık girişken olsam ne güzel şeyler başarabilirim de yok bende o ışık. Etsy dükkanımı da kapatmıştım bir süre önce. Şimdi yeniden açmayı düşünüyorum. Bunlar kendi işim için çabalarım. Bu sıkıntılar bir yana, ofis ortamında çalışmayı özledim desem şimdi, yapma Yasemin rahat mı batıyor diyeceksiniz. Çalıştığım zamanlarda, bir arkadaşım evde oturmaktan dert yansa, aynı düşünceleri bende aklımdan geçirirdim. Lakin ne demiş atalarımız, davulun sesi uzaktan hoş gelir. İlk başlarda güzel gelen sürecin yavaş yavaş sonuna geliyorum. Sıkılıyorum evde vakit geçirmekten. İş yeri ne kadar kötü olsada,  bir iki kişi ile muhabbet etmek, farklı şeylerden konuşmak insanın havasını değiştiriyor. Bunu gün içinde tek bir kelime etmediğim günlerde daha iyi anlar oldum. Çok diretsemde içinde sürüklendiğim depresyondan kaçamıyorum. Bu konuda oto kontrolü elimde tutmak için bir çok video izliyorum. Enerji hakkında yazılan ve söylenen şeyler bana oldukça mantıklı geliyor. Bu nedenle enerjimi yüksek tutmaya çalışıyorum. Sanki bunu başarabildiğim günler daha endişesiz geçiyor. 

Yaz bitmeden bir Türkiye'ye gidebilsem süper olacak. Kız kardeşimle tatil planları yapıp duruyoruz. Gidebilmek için oturum kartım ile ilgili bir pürüzü çözmem lazım. O belirsizlik çözülür çözülmez, bileti alıp İzmir yolcusu olacağım. Türkiye'de halletmem gereken işler var. Onlarıda yoluna koyarsam aklımı meşgul eden bir konudan daha kurtulmuş olacağım.  Kafayı boşaltmak lazım. Doldur doldur da nereye kadar.





Paylaş:

1 Ağustos 2016

World Youth Day Krakow

Geçen hafta Krakow büyük bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Dünya'nın her yerinden gelen katolik gençler papa ile buluştular. 5 gün boyunca papa her gün gençlere seslendi.
Bir hafta boyunca Krakow sokakları tıka basa doluydu. 186 ülkeden gelen gençler sokaklarda karınca sürüsü gibi gezip durdular. Sanırım bir daha bu kadar milletten insanı bir arada görme olasılığım çok düşük. Ben de bir kaç kare fotoğrafladım.





Cadırın içindeki mikrodalgaları görebiliyor musunuz? Organizasyonda her şey düşünülmüştü.



Bu ise bizim oturduğumuz sokaktan bir kare. Papa'nın evi bizim sokağın sonunda yer aldığı için güvenlik önlemleri oldukça fazlaydı bizim sokakta. 7/24 asker ve polis nöbetteydi. Her gün evin önünde geçti durdu papa.


Bu ise meydandan bir görüntü. İşin tek kötü yanı devamlı yağmurlu bir hava vardı. Gençler her şeye rağmen oldukça keyif almış gözüküyorlardı.








Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.