25 Aralık 2020

Kahve Bahane #Kafeinsiz



Bir mikro öykü yazmaya başlayıp yarım bırakmışım. Geçen gün taslaklarda karşıma çıktı. Son bir haftadır yine birçok şey yapmayı arzularken buluyorum kendimi. Mesela bu yazıya başlamadan önce kendime kafeinsiz bir kahve yaptım. Belki biraz çizim yaparım dedim. Son anda kararımı değiştirdim. Kahvenin yanında iyi gider diye minik bir tabağın içine iki tane kurutulmuş incir, birkaç tane ceviz koydum. Müziğimi açtım ve kitap okumaya başladım. Kitaptan bir bölüm bitirdiğimde gözüm bilgisayara kaydı. Ve sonuç Kahve Bahane. 

Aralık ayının başından beri kalan izinlerimi bitirmek için Cuma günleri izinliyim. Dört gün çalışmaya pek alıştım. Polonya yasaları çalışanlarını oldukça düşünüyor. 26 iş günü (iş günü olarak belirtmekte fayda var, çünkü hafta sonları dahil olmuyor) izniniz var. Resmi tatil Cumartesi gününe geliyorsa onu istediğin bir zamanda izin olarak almak zorundasın. Ne yapalım kısmet hafta sonuna geldi diye bir şey yok. Bunların dışında bizim şirket o yıl hak ettiğin iznini ilgili yılda kullanıp bitirirsen ekstra gün veriyor. 
2021 yılına 2020 yılından hiç harcamamış (korona yüzünden harcayamamış) olduğum 26 gün izinle gireceğim. Bu demektir ki haftaya sisteme baktığımda izin hanemde 52 iş günü izmin olduğu yazacak. Türkiye'de çalıştığım zamanlarda böyle bir şeyi hayal dahi edemezdim.

Bu hafta havanın soğukluğuna aldırış etmeden sabah yürüyüşü yaptım. Bir sabah ziyadesiyle soğuktu. Yürürken kirpiklerim dondu. Bugün de hava durumu raporunu inanıp yürüyüşe çıktım. Yürüyüş sonrasında yağmura yakalanıp ıslandım. Hava tahminlerini kim yapıyorsa hiç tutturamıyor. 








Plan yapmayı severim. 2021 yılında okuyacağım kitapların bir listesini oluşturmaya başladım. Geçen senelerde Bullet Journal tekniğiyle kullandığım bir defterim vardı. Bu sene onun gibi çok kapsamlı olmamakla birlikte yapacaklarımı not almanın faydalı olacağını düşünüyorum. Havalar soğuk artık. Evde geçirdiğim zaman arttı ve ben bu zamanı boşa harcamak istemiyorum. 

Eskiden film izlemekten zevk alırdım. Şimdi uzun uzadıya ekran karşısında oturmak beni sıkıyor. Sonra elime telefonu alıp kurcalıyorum, üstünden biraz zaman geçince de vaktimi boşa harcadığım için kendime kızıyorum. Bunun adı bir şeyler yapma arzusu içindeyken ne yapacağını bilememek oluyor. 

Son dört beş aydır tek kitap yerine birkaç kitabı aynı zaman diliminde okuyorum. Biri hafif roman veya öykülerden oluşuyor. Biri ingilizce kitap oluyor. Biri de genelde bilgilendirici bir kitap oluyor. Kitapların bitirilme süresi uzuyor ama serde var olan maymun iştahlılık ancak böyle tatmin ediliyor. 

Mesela bir hevesle yazmaya başladığım bu satırlardan sonra şimdi yine farklı bir şey yapmak istiyorum. Gözüm masa başında duran kitaplara kayıyor. 
Hadi hayırlısı... 

✄----------------------------------------------------------------------

Paylaş:

17 Aralık 2020

Kahve Bahane #Çift Sayının Laneti



Hey sen! Kahve bahane yazılarının müdavimi, hoş geldin. Ben de bir hoş geldinini alırım. Biliyorsun ki son aylarda pek keyifsizdim. Depresyon hırkasını giymiş ve koca koca düğmelerini iliklemeye başlamıştım. Kahve bahane yazıları sütü bol kahve tadında yani kahve tadından yoksun olmaya başlamıştı. Bak dikkatini çekerim. Geçmiş zaman ekleriyle yazıyorum. Çünkü o hırkayı omuzlarımdan aşağı sıyırmayı başardım. Bu durumda Yasemin is back diyebiliriz. Is back ne Allah aşkına Yasemin. Sen ki hiç sevmezsin Türkçe cümlelerin arasına yabancı dilde kelimeler sıkıştırmayı. Ama böyle söyleyince de bir havalı oluyor. 

Başlıktan da anlaşılacağı üzere 2020 yılının değerlendirmesini yapmak için buradayım. Saçma sapan (yeri gelince öz eleştirimi yaparım) tek sayı takıntısı olan ben için pek keyifsiz bir yıldı 2020. Daha baştan kaybetti. Nerden tutarsam tutayım elimde hep çift sayı kalıyordu. Ben benim için keyifsiz olur diye düşünürken tüm dünya bu yıla lanetler okumaya başladı.

Yılın başında nur topu gibi bir virüsümüz oldu. Yaşadığım ülke, nur topu gibi olan bu virüsü besleyip büyütmekten yana değildi. Bu yüzden bizi evlere kapattılar. Dünyalara sığamayan duygularımızı evlerde yaşamaya çalıştık. Bu durumdan en çok hümanistler etkilendi diye düşünüyorum ben. Sarılmak yok, sevmek yok. Dokunmak yok.

Yılın ilk iki ayında yapılan planlar Mart ayında kucağımıza bir bomba misali bırakılan virüs yüzünden bilinmez bir tarihe ertelendi. Memleket hasreti çektim. Halen de çekmeye devam ediyorum. Memleket, lafı güzaf aslında; insan taşı toprağı neden özler ki! Benim için asıl özlenenler aile ve arkadaşlar. 

Özlem baki, hayat devam ediyor. Mart ayından bu yana işimi eve sığdırdım. Sporumu eve sığdırdım. Altı üstü 59 metre kare evsin sen, nasıl da gıkın çıkmadı. Helal olsun.

Bahar geldi, yasaklar esnedi. Parkları açtılar. Sporumu parklara taşıdım. Bol bol yürüdüm. Sabahları en büyük eğlencem sincaplara günaydın demek ve gizlenen mantarları bulmaktı. Havalar iyice ısındıktan sonra bisiklet maceralarım da oldu. İlk defa kayboldum. Sivrisineklerin saldırısına uğradım. Sonunda sağ salim evin yolunu buldum.

Nur topu gibi doğan virüsümüz büyüdü okul çağına geldi. Serpildi her yere. Eldeki imkanlar dahilince, içimde beni tatile götür diye bağıran, bağırmak ne kelime çığlık atan iç sesimi susturmak için tatilin daniskasını yaptım. Tatil her koşulda güzel bir eylem. Polonya içinde yapılan kısa kısa tatiller hiç tatile gidememekten evladır dedim. 

Sene başında bu sene okusam okusam 55 kitap okurum dedim. Şu an 62. kitabı okuyorum. Yıl bitmeden bu rakam 63 olacak. Çünkü bilirsin tek rakam seviyorum ben. Yıl bitsin, okuduklarım hakkında detaylı bir yazı yazarım. 

Bizim ergenliğe adım atan virüs ortalıkta kol gezerken, son iki ayda yaşadığım sağlık problemlerimden dolayı doktor randevularına gittim geldim. Gerildim. Sağlığım mı bozuluyor diye üzülürken bir yandan da doktor yolunda virüs mü kapacağım endişesi yaşadım. Yapılan ziyaretler sonuç verdi. Sağlığım düzeldi. Bu vesileyle de keyfim yerine geldi.

Bu sene keyfimi yerine getiren ve beni heyecanladıran ender hadiselerden biri de canım ciğerim, arkadaştan öte kardeşim dediğim Dilek'imin hamile oluşu haberiydi. Şimdi mesajlarımız konusu hep bizim minik haribo. Evet ben teyzesi olarak ona haribo diyorum. 
 
Yapılabilecekler kısıtlıyken, anlatacak, yazılacak şeyler de haliyle az oluyor. Bir sene içinde yazdığım 33. kahve bahane yazısı bu. Uzunca bir süredir böyle keyif alarak bir kahve bahane yazısı yazmamıştım. Umarım ki siz de okurken aynı keyfi alırsınız. 
 
Bizim ergen virüs ortalıkta kol gezerken, herkese sağlıklı günler dilemekten daha iyi bir yeni yıl dileği gelmiyor aklıma. Kendinize ve sevdilerinize iyi bakın. 2021 dememize sayılı günler kaldı. Umarım ki gelen gideni aratmaz. Şimdiden herkese Mutlu Yıllar. 
Hadi artık sen de gel 2021. 

 ✄--------------------------------------------------------------------
Paylaş:

7 Aralık 2020

Kahve Bahane #Hayat Bu


Kahve bahane bu sıralar pek tatsız olabilir. Bunun müsebbibi kafein alımını bir süre durdur diyen doktordan başkası değil. Başımı ellerimin arası aldım, masanın üstüne, dumanı tüten siyah çayımı usulca iliştirdim, kafeinsiz bir kahve bahane yazısı nasıl yazılır diye düşünmekteyim. Hafif bir baş ağrım var. Kafein yoksunluğundan veya evdeki boya kokusundan mütevellit olabilir. Bilmiyorum. Zaten çok da önemsemiyorum.

Bir süredir sağlık sorunlarımla baş etmeye çalışıyorum. Kısa bir doktor macerasından sonra şimdilik beklemedeyim. Aldığım ilaç ve vitamin takviyesi umarım işe yarar. Zira kan vermekten pek haz etmiyorum. Geçirdiğim bir ay içinde dalgalı ruh halim dolayısıyla bir hayli zorlandım. İşte buraya kadar artık depresyon hırkasını giymek üzereyim derken, vitaminler sanki bir nebze olsun iyi geldi. Son iki gündür kendimi biraz daha iyi hissediyorum. Lakin tam anlamıyla iyi değilim. Oysa ki Aralık ayı pek umut dolu yazılar yazardım buraya. Yaptıklarımı anlatırdım. Bir sonraki sene için planlarımı yazardım. Yeni bir seriye başlayacağımı duyururdum. Şimdi yarın ne yapacağımız bile muamma iken uzun uzadıya plan yazısı yazmak içimden gelmiyor. 

Yana yakıla beklediğim kitap yurdu siparişim en sonunda geldi. Şimdi okunacak kitaplarım var. Bak işte bunlar beni bir nebze mutlu ediyor. Hepsini peş peşe okumayacağım. Çünkü hemencecik bitsin istemiyorum. Araya e-kitap serpiştirmeye devam. 

Geçen hafta buraya kar serpiştirdi. Karı seviyorum. Gerçi onu da sadece yağarken seviyorum. Sonrası tam bir işkence. Donuyor. İnsan yürürken bir hayli zorlanıyor. Öyle böyle derken, ben kış ayına bayağı alıştım. Hava 3 derece olunca " bügün hava güzelmiş" diyorum. İlk sene kat kat giyinirken, geçen beş senenin ardından, bir kazak ve montla dışarı çıkabiliyorum. İnsan bu. Yaşadığı ortama ayak uydurunca sorunsuz geçirebiliyor hayatı. 

Yaşadığım ortam yüzünden bir noel ruhu kaplıyor beni bu sıralar. Evde mumlar, ışıl ışıl olan çam ağacım. Geçen postacının kapıyı çalıp, şirketin gönderdiği xmas paketini uzatınca bu ruh daha da bir tetiklendi. Dışarısı cıvıl cıvıl. Çam ağaçları süslendi. Ama insanların gözlerinde o eski neşe pek yok gibi. Herkeste bir yorgunluk, bıkmışlık belirtisi var. Bu seneki kutlamalar daha öncekiler gibi olmayacak. Hatta hiçbir kutlama olmayacak.



Hiçbir şey eskisi gibi değil ki. En son ne zaman bir kafede oturup kahvemi yudumlayıp bir dilim pasta yedim diye soruyorum kendime ve hatırlayamıyorum. İşte bu da canımı acıtıyor. Evet ev güzel, huzurlu ama insanın gerçekten küçücükte olsa mekan değişikliğine ihtiyacı var. Sizi bilmem ama benim var.

Daha önceki kahve bahane yazımda depresif hissettiğimi ve bu ruh haliyle kahve bahane yazmak istemediğimi dile getirdiğimde birkaç mesaj aldım. Senin depresif yazım tarzını merak ediyoruz dediler. Şimdi döndüm ve az önce yazdıklarımı okudum da pek bir keyifsiz olmuş. Görünüşte bir yazı var ama kahve bahanenin tadı yok.

Buradaki pastalar da öyle. Vitrinlerde al benileri öyle yüksek ki, ama tadları hiç yerinde değil. Bol bol krem şanti kullanıyorlar pastada. Pastacı kreması ve gerçek pastacı keki kullanan çok nadir. Geçen böyle bir yer keşfettim. Butik bir pastacı. Kendimi şımartmaya ihtiyacım var. Ara sıra aldığım pastalar çayın yanında bana eşlik ediyor. Çok abartmadan insanın kendini şımartması şart.

Kafamdan bu olumsuz düşünceleri bir yana süpürüp yeniden eski neşeme kavuşacağım günleri iple çekiyorum. O zaman belki yine kahve eşliğinde kahve bahane demeye devam ederim. 

İlk defa içten değilde adetten olduğu için klasik kapanış cümlemi buraya iliştiriyorum.
Bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Belli mi olur bir sonraki yazıda belki ben de kaybolan neşemi geri kazanmış olurum. 
Sonuçta hayat bu; sürprizlerle dolu.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.