Bir mikro öykü yazmaya başlayıp yarım bırakmışım. Geçen gün taslaklarda karşıma çıktı. Son bir haftadır yine birçok şey yapmayı arzularken buluyorum kendimi. Mesela bu yazıya başlamadan önce kendime kafeinsiz bir kahve yaptım. Belki biraz çizim yaparım dedim. Son anda kararımı değiştirdim. Kahvenin yanında iyi gider diye minik bir tabağın içine iki tane kurutulmuş incir, birkaç tane ceviz koydum. Müziğimi açtım ve kitap okumaya başladım. Kitaptan bir bölüm bitirdiğimde gözüm bilgisayara kaydı. Ve sonuç Kahve Bahane.
Aralık ayının başından beri kalan izinlerimi bitirmek için Cuma günleri izinliyim. Dört gün çalışmaya pek alıştım. Polonya yasaları çalışanlarını oldukça düşünüyor. 26 iş günü (iş günü olarak belirtmekte fayda var, çünkü hafta sonları dahil olmuyor) izniniz var. Resmi tatil Cumartesi gününe geliyorsa onu istediğin bir zamanda izin olarak almak zorundasın. Ne yapalım kısmet hafta sonuna geldi diye bir şey yok. Bunların dışında bizim şirket o yıl hak ettiğin iznini ilgili yılda kullanıp bitirirsen ekstra gün veriyor.
2021 yılına 2020 yılından hiç harcamamış (korona yüzünden harcayamamış) olduğum 26 gün izinle gireceğim. Bu demektir ki haftaya sisteme baktığımda izin hanemde 52 iş günü izmin olduğu yazacak. Türkiye'de çalıştığım zamanlarda böyle bir şeyi hayal dahi edemezdim.
Bu hafta havanın soğukluğuna aldırış etmeden sabah yürüyüşü yaptım. Bir sabah ziyadesiyle soğuktu. Yürürken kirpiklerim dondu. Bugün de hava durumu raporunu inanıp yürüyüşe çıktım. Yürüyüş sonrasında yağmura yakalanıp ıslandım. Hava tahminlerini kim yapıyorsa hiç tutturamıyor.
Plan yapmayı severim. 2021 yılında okuyacağım kitapların bir listesini oluşturmaya başladım. Geçen senelerde Bullet Journal tekniğiyle kullandığım bir defterim vardı. Bu sene onun gibi çok kapsamlı olmamakla birlikte yapacaklarımı not almanın faydalı olacağını düşünüyorum. Havalar soğuk artık. Evde geçirdiğim zaman arttı ve ben bu zamanı boşa harcamak istemiyorum.
Eskiden film izlemekten zevk alırdım. Şimdi uzun uzadıya ekran karşısında oturmak beni sıkıyor. Sonra elime telefonu alıp kurcalıyorum, üstünden biraz zaman geçince de vaktimi boşa harcadığım için kendime kızıyorum. Bunun adı bir şeyler yapma arzusu içindeyken ne yapacağını bilememek oluyor.
Son dört beş aydır tek kitap yerine birkaç kitabı aynı zaman diliminde okuyorum. Biri hafif roman veya öykülerden oluşuyor. Biri ingilizce kitap oluyor. Biri de genelde bilgilendirici bir kitap oluyor. Kitapların bitirilme süresi uzuyor ama serde var olan maymun iştahlılık ancak böyle tatmin ediliyor.
Mesela bir hevesle yazmaya başladığım bu satırlardan sonra şimdi yine farklı bir şey yapmak istiyorum. Gözüm masa başında duran kitaplara kayıyor.
Hadi hayırlısı...