9 Nisan 2024

Ne Umdum Ne Buldum Mart 2024



Bir hafta gecikmeli olsa bile Mart ayı raporu ile burada olmaktan mutluyum. Ne umdum ne buldum yazmayı seviyorum. Hadi bakalım Mart ayında neler yapmak istemişim ve başıma neler gelmiş. Birlikte bakalım.

Mart ayında Lehçe'de bir üst kura geçmeyi umdum.  Umduğumu da buldum. Kaplumbağa hızıyla ilerliyorum demek isterdim lakin durum ondan da vahim. Tamam ya bunu hallederim dememe kalmıyor, her derste gördüğüm yeni gramer bilgisi ile beni şaşırtmaya devam ediyor. Bir arpa boyu yol almam çok uzun sürecek olsa bile bu sene gidebildiğim yere kadar gitme hedefimden vazgeçmeyeceğim.

Mart ayında İzmir'e gitmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Uzunca bir aradan sonra ilk kez iş bilgisayarım yanımda olmadan tamı tamına iki hafta tatil yaptım. Ailemle vakit geçirmek kadar ruhuma iyi gelen bir şey yok. Mart ayı İzmir'de aktivite yapmak için en güzel aylardan biri olabilir. Hava insanı bunaltmıyor. Bir hafta sonu erkek kardeşimle bisiklet sürdüm. Orada birlikte pedalladığımız her dakikayı, annem ve kız kardeşimle yaptığımız kahve keyiflerini hiçbir şeye değişmem.

Mart ayında hazır İzmir'e gitmişken hasret kaldığım tiyatro oyunlarına gitmeyi umdum. Umduğumu da fazlasıyla buldum. Gittiğim hafta Karşıyaka Tiyatro festivaline denk geldim ve iki oyun izledim. Bunlardan biri Okan Bayülgen'in Otelde adlı oyunuydu. Okan Bayülgen'in canlı performansını izlemek çok güzledi. Sonrasında yapmış olduğu söyleşi hayatımda asla unutmayacağım anılarım arasında yerini aldı. 

Mart ayında sağ kulağıma ek iki delik daha açtırmayı umdum. Umduğumla kaldım. Kulak memesinin aksine diğer yerleri delerken tabanca değil de iğne kullanıldığını bilmiyordum. İşin içine iğne girince biraz tırstım ve bu delik sevdasından şimdilik vazgeçtim. İsteğim baki de cesaretimin gelmesini bekliyorum.


Mart ayında artık şeytanın bacağını kırıp altı senedir gitmediğim İstanbul'a gitmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Kısa bir ziyaret olsa bile öyle dolu dolu geçti ki. Kızlarla doya doya vakit geçirdim. Deniz'le tanıştım. Teyze yeğen ısınma turumuzu yaptık. Artık daha sık gideceğim. Sevdiklerimle daha fazla vakit geçirmek istiyorum. 

Mart ayında önceki aylarda olduğu gibi spora devam etmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Sporumu aksatmadım. Artık gözle görülür bir şekilde kaslarım çıkmaya başladı. Kendimi daha kuvvetli hissediyorum. Böylelikle çok güzel bir döngünün içine girdim. Kuvvetlendikçe ağırlık arttırıyorum. Ağırlıkları kaldırabilince kuvvetlendim yahu diyorum.

Mart ayında en azından 4 kitap okumayı umdum. Umduğumu da buldum. Tatilde olmanın rahatlığıyla ders çalışmanın yanı sıra kitaplara daha fazla zaman ayırabildim. İzmir'deyken okunacak yeni kitaplar aldım. 

- Tehlikeli Oyunlar -Oğuz Atay
- Üç Yıl - Anton Çehov
- Yaşamak - Yu Hua
- Okumaz Yazmaz - Agota Kristof
- Galateia - Madeline Miller
- Dansa Davet - Jean Teule

Mart ayında havalar çok soğuk olmaz diye umdum. Ve şaşırtıcı bir şekilde son hafta hava o kadar güzeldi ki bisikletimle uzun bir sürüş bile yaptım. Böylelikte bisiklet sezonunu açtım. Bisikletimin bir bakıma ihtiyacı var. Bu sene aklımda bir iki farklı rota var. Keşfedilmeyi bekliyor. 

Bence bu ayı dolu dolu  geçirdim. Kendimi sıfırladım. Şimdi vakit, Nisan ayı için yeni umutlar peşinden gitme vaktidir. O zaman ne diyoruz; Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar şen ve esen kalın.
Sevgiler. 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

3 Mart 2024

Ne Umdum Ne Buldum Şubat 2024



Seri olma yolunda ilerleyen ne umdum ne buldum yazısının ikincisini yazmak için bir pazar gününü seçtim. Pazar günü çoğunlukla miskinlik yaptığım gün. Tüm haftanın yorgunluğunu atıp, yeni haftaya merhaba demek için pek güzel bir gün. Şimdi gelelim asıl konumuz olan Şubat ayında umulanlar ile bulunanların z raporunu çıkarmaya. 

Şubat ayında Lehçe kursumu bitirip bir üst kura geçmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Kurs bitirme sınavından alnımın akıyla çıktım. Yeni kur Mart ayında başlıyor. Böylelikle lehçe öğrenme serüvenim de hız kesmeden sürüyor. Kaplumbağa hızıyla ilerlememiz dışında herhangi bir gariplik yok.

Şubat ayında Varşova'ya gitmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Arkadaşımla vakit geçirdim. Tren yolculuğu yaptım. Yolculuktan oldukça keyif aldım. Ben bunu sık sık tekrarlarım bile dedim. 

Şubat ayında en az 3 kitap okumayı umuyordum. Umduğum üstünde bir performans sergiledim ve toplam 7 kitap okudum. Bu sene okuma hedefimi oldukça düşük tutmuştum fakat böyle giderse hedefimi güncelleyeceğim. 

Sevgi Soysal - Tente Rosa
Dostoyevski - Ölüler Evinden Anılar
P.D. Ouspensky - İvan Osokin'in Tuhaf Hayatı
Georges Dibi - Kabuklar
Mark Miodownik - Eşyanın Tabiatı
Murathan Mungan - 995 km
Annie Ernaux - Babamın Yeri

Şubat ayında haftanın üç günü spor salonuna gitmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Yoğun programıma rağmen sporumu hiç aksatmadım. Ağırlık çalışmalarım olduğunca verimli geçiyor ve meyvelerini toplamaya başladım diyebilirim. Yaptığım koşu ve yürüyüşler de bonusu oluyor.

Şubat ayında bisiklet sürmeyi umdum. Fakat umduğumu bulamadım. Cemreler düşünce hava oldukça güzelleşti. Güzel dediğim 5 derece ile 14 derece arasındaydı. Fakat o zaman diliminde de ben minik bir hastalık atlattım. Bu yüzden evdeki hesap çarşıya uymadı. Bisiklet depodan çıkamadı.

Şubat ayında da sağlıklı beslenmeye sürdürmeyi umdum. Umduğumu da buldum. Hatta gerekli kaloriyi aldığımdan emin olmak için günlük paket yemek sistemini denedim. Son iki haftadır günlük 1800 kalori alıyorum ve bu durum eskiden yeteri kadar beslenmediğimi fark etmemi sağladı. Normalde hiç kalori hesabı yapmam fakat kas kütlesini arttırmak için bi tık hesap yapmak lazım. Hazır paket yemek sistemini denerken uzun süredir kafamı kurcalayan bir durumu da test etme fırsatı buldum. Gün içinde fazlaca şişkinliğim oluyordu. Bunun nedenini laktoz ve glutene bağlıyordum. Fakat hiçbir zaman tam anlamıyla diyetimden çıkarmamıştım ve bir haftalık yemek siparişimde laktozsuz ve düşük glutenli paketi denedim. Sonuç tam da beklediğim gibi oldu. Tüm şişkinliğim gitti. Sanırım artık laktoza güle güle deme zamını geldi.

Şubat ayı da böyle aktı geçti. Mart ayı için planlar yapıldı. Şimdi onların peşine düşme vaktidir. O zaman ne diyoruz, bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın. 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

26 Ocak 2024

Ne Umdum Ne Buldum 2024 Ocak



Hazırsanız ne umdum serisi bu yazı ile başlıyor. Ocak ayını geride bırakmaya sayılı günler kaldı. 2024 ha geldi ha gelecek derken bir ay su gibi akıp geçmiş. Zamanın hızına yetişmek kolay değil.

Ocak ayından artık öğrenme serüvenine başlamaya karar verdiğim için Lehçe kursu bulmayı umdum. Umduğumu da buldum. Haftada üç gün toplam beş saatlik bir kursa başladım. Açıkcası iş sonrasında kursa katılmak pek kolay değil. Fakat yeni bir şey öğrenmek de hiçbir zaman kolay olmuyor. Biraz fedakarlık gerekli. Artık bende üstüme düşeni yapacağım.

Ocak ayında en azından 2 kitap okumayı umdum. Bu yıl Lehçeye ağrılık vereceğim için kitap okuma sayımı bayağı düşük tutmuştum. Buna rağmen güzel bir başlangıç yaparak 4 kitap okudum. 
Hazır yeri gelmişken okuduklarım üzerine bir iki satır yazmadan geçmeyeyim.


Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği- Milan Kundera 
Bu oldukça popüler bir kitap. Açıkcası yirmili yaşlarımda okumuş olsaydım belki sevebilirdim fakat bende öyle büyük bir etki bırakmadı. 

Uçan Sınıf- Erich Kastner
Bu kitap için hababam sınıfı tadında demek doğru olur. Kafamı dağıtmak için arada bir böyle eğlenceli kitaplar okumayı seviyorum. 

Dünya Ağrısı - Ayfer Tunç
Dünya ağrısı içinizde bir nebze yaşama ağrısı doğurabilir. Biraz depresif diyebiliriz. Hayatınızda tükenmişlik sendromu veya buna yakın duygulara yer varsa bu kitabı okumayı bi nebze ertelemenizi tavsiye ederim. 

Kahve Soğumadan Önce - Toshikazu Kawaguchi 
İçinde kahve geçen kitapları okumayı severim. Bu kitabın ismini görünce okumalıyım dedim. Sanırım ilk kez geçen sene Japonya edebiyatından bir iki kitap okumuştum. Yazım şekli bana hitap ediyor. Bu kitabın da enteresan bir konusu var. Büyük beklentilere girilmeden, çerezlik tadında okunabilir. 

Ocak ayında spor salonuna dönmeyi ve düzenli antrenmanlara başlamayı umdum. Umduğumu da buldum. Hedefim kas kütlemi arttırmak. Emin adımlarla ilerliyorum. Bunun yanı sıra koşuya da geri dönmek istiyorum. Belki yeniden yarı maraton koşarım. Sanırım düzenli koşu antrenmanımı bir sonraki aylarda umduklarım listesine ekleyeceğim. 

Ocak ayında şeker tüketimimi oldukça sınırlamayı umdum. Umduğumu da fazlasıyla buldum. Şekerle aramda uzunca bir süredir mesafe var aslında. En son çaya kahveye ne zaman şeker kattım hatırlamıyorum. Bunun yanı sıra bu yıl şöyle bir karar aldım. Hafta içi şeker tüketimimi tamamen sıfırlardım. Hafta sonu eğer canım çok isterse bir dilim sevdiğim kekten, pastadan yeme hakkı tanıdım.

Akşam yemeklerinden sonra hiçbir şey yememeyi umdum. Umduğumu da buldum. Artık en geç saat altı gibi akşam yemeğini bitirmiş oluyorum ve sonrasında sadece çay ve su içiyorum. Yani şarap yanı çerezlere bir süre ara verdim. Uyumaya yakın midem biraz boş sinyali veriyor fakat sabah kalktığımda kendimi oldukça iyi hissediyorum.

Sanıyorum ki Ocak ayından umduklarım bu kadar. Listeye baktığımda bayağı güzel bir z raporu çıkardığımı gördüm. Aferin canım kendim böyle devam. Kendi kendini motive etmeyi unutma. O zaman ne diyoruz; 
Bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

20 Ocak 2024

Kahve Bahane #Ne Umdum Ne Buldum



Merhaba okuyucu. Eğer blogun eski okuyucularından biriysen Ne Umdum Ne Buldum başlığına aşinasın demektir. İlk olarak 2019 yılında bu seriyi yazmaya başladım ve bir yıl boyunca her ay için bir yazı yazdım. Eğer nasıl başladığını merak ediyorsan işte senin için buraya link bırakıyorum. Ne Umdum Ne Buldum Ocak

Kahve Bahane yazılarıyla şenlendirdiğim bloga bu sene ek olarak Ne Umdum Ne Buldum serisini de eklemeye karar verdim. Hem bloga biraz renk gelir hem de benim için yeni bir arşiv oluşmuş olur. 

Arşiv oluşturmak benim işim. Bu sanırım bankacılık günlerimden kalma bir mesleki deformasyon. Hiçbir kağıt parçasını atmam. Her şeyi en az beş sene saklarım. Sonra kağıtlar birikir birikir bir dağ halini alır. Artık kutuya sığmayınca eski evrakları ayıklar ve yenileri için yer açarım. Bu ders notlarım için de öyle. Geçen gün eski lehçe notlarıma bakarken yine minik bir kağıt yığınıyla karşılaştım. Ama ders notlarımı hiçbir zaman atmam. Bi ara gaza gelip lise zamanında yapmış olduğum çizimlerimi atmıştım. Ara sıra aklıma geliyorlar. Atmasam orada bir defile düzenleyecek kadar kıyafet çizimim vardı.

Kıyafetlerin de eski kalitesi kalmadı artık. Çok kısır bir döngünün içindeyiz. Mesela bir şey almaya karar veriyorsun ve kıyafette şöyle bir etiketle karşılaşıyorsun. Bu ürün tamamen geri dönüşümden elde edilmiştir. Yani üstüne çer çöp giyiyorsun. Şimdi burada çevreciler bu iyi bir şey diyebilir ama benim kızdığım nokta o zaman gereksiz ambalajlardan kurtulmanın sağlanması. Ne bileyim mesela diş macunları için üretilen karton kutulara hiç ihtiyacımız yok. Sırf reyonda güzel duruyorlar diye ekstra kutuları var. Bunun gibi birçok ürün sayabilirim. Bunun yanı sıra eskiden alınmış %100 pamuk bir ürünü yıllardır kullanabiliyorken yeni ürünlerin ömürleri çok kısa oluyor. Bir iki sene içinde artık kullanılmaz hale geliyor. Yani kısacası geri dönüşüm adı altında kendimizi kandırıyoruz. 

Aslında birçok şeyi kendi kendimize yapıyoruz değil mi? Kendimizi depresyona sokuyoruz, sıkıyoruz, bunaltıyoruz, mış gibi yaşıyoruz. Sonra da başkalarından medet umuyoruz. İçimizdeki sıkıntıları geçirmek için kendi kendimizi dinlemek yerine sağa sola saldırıyoruz. En sonunda da salıp depresyon hırkasını üstümüze geçiriyoruz. 

Hırka önemli bir detay. Mesela ben hırka giymeyi severim. Sıcacık tutar, kolayca giyersin çıkartırsın. Tutarsız havaların baş düşmanıdır. Sizi sarıp sarmalar üşümenizi engeller. Şimdi hırka en az bir sevgili kadar işe yarar diyebilir miyiz? Bence deriz. 

Sanırım bu yazı da Ne Umdum Ne Buldum serisini tanıtmak için işe yarayacak. O zaman ne diyoruz bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın. İçinizi ısıtan şeylere sarılmaktan da geri kalmayın. 
Sevgiler.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

14 Ocak 2024

Kahve Bahane # Hızlı Bir Giriş




Kış aylarının Kahve Bahane yazıları yaz aylarına göre biraz daha depresif olur burada. Hava sıcaklığının eksilerde seyretmesi, üstüne geçirdiğim mide rahatsızlığı derken ben bu Ocak ayında sevilecek bir yan bulamadım henüz. Hazır böyle hızlı bir giriş yapmışken, bu aya Lehçe kursunu da sıkıştırarak iyice sevimsiz olmasını sağladım. 

Geçenlerde bir yerde "Kaygı yarının faresinin bugünün peynirini yemesidir" diye bir söz okudum. Sonra durdum düşündüm. Lehçe dil serüvenim için kaygı duyuyorum. Evet! Tek odak noktam dil sınavını nasıl geçebileceğim. Açıkcası korkuyorum. En son bir sınava ne zaman girdim hatırlamıyorum. Üstüne bir de dil öğrenme konusunda pek başarılı değilimdir. Ayrıca şu an öğrenmeye çalıştığım dil dünya üzerinde zorluk konusunda rüştünü ispat etmiş bir dil. Tüm bu olumsuzluklara rağmen hadi dedim kendime. Denemeden sonucun ne olacağını göremezsin. 


Denemeyi severim. Bilirsiniz 3 sene önce yarı maraton koşmayı denedim ve koştum. Şimdi yeniden koşu antrenmanlarıma başladım. Belki bir sene sonra maraton koşmak için kendimi hazır hissederim. Dediğim gibi denemeden bilemezsin. 

Her zaman ilk adımı atarken biraz çekinirim ben. Bu tüm işlerim için böyledir. Bunun her şeyi dört dörtlük yapmam gerektiğini düşündüğüm için olduğun keşfettim. Ve ben de saldım artık. Bundan sonraki mottom "Sen yap, artık olup olmayacağını zaman gösterir be kızım". Hayata böyle yaklaşınca daha bi çekilesi oldu diyebilirim. 

Şimdi dışarıda çok tatlı bir kar yağışı var. Televizyon ekranına yanan bir şömine görüntüsü, evin içinde tınlayan bir müzik, masada kahve, dizimde bilgisayar.  Bugün değil fakat pek yakında artık soğuklardan ve kış ayından dem vurmaya başlarım. Ben yaz insanıyım ve kış soğuklarını sevmiyorum. Tahammülüm seviyem arttı artmasına da yine de artık yeter diyeceğim günler yakındır biliyorum. 

İşte böyle, Ocak ayını yarılarken benim cephemde durumlar böyle. O zaman ne diyoruz bir sonraki Kahve Bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın. Peynirinize sahip çıkın. Fareler de gidip az ötede oynasınlar değil mi? 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.