30 Aralık 2023

Kahve Bahane #Z Raporu




Adettendir her sene sonu bir kahve bahane yazısı yazıp, geçen yıla dair anıları yad ederim. Bu yazının başlığını mutfakta mandalina soyarken buldum. Seneler önce kasiyerlik yaptığım günlere gittim bir an. Her akşam alınan z raporu kasanın artık kapanıp yeni bir güne hazır olduğunu söylerdi. Bu yazı da 2023 yılını kapatıp yeni yıla hazır olduğumun nişanesidir. 

Bak hayat çok garip; veznedarlık, kasiyerlik, muhasebecilik, bankacılık derken şimdi Polonya'da bir şirketin finans departmanında çalışıyorum. 2022 yılının son ayında bir çılgınlık yapıp iş değiştirince 2023 yılının ilk zamanları benim için oldukça sancılı geçti. Artık tamamen ingilizce çalışmaya başladım. İlk başlarda nasıl olacak bu İngilizler (bu arada ingiliz aksanına da bayılırım) ile anlaşabilecek miyim, benim ingilizcem işleri sürdürmeme yetecek mi, senior olarak ekipteki diğer kişiye nasıl eğitim vereceğim derken, bir baktım ki zaman su gibi akıp geçmiş. Yılın sonuna doğru da CFO ödülüne layık görüldüm. Bu yüzden 2023 yılındaki en büyük başarım kendim için yapmış olduğum meydan okumadan alnımın akıyla çıkmaktı diyebilirim. 

2023 yılında leyleği uçar gördüğümden olsa gerek, tahmin ettiğimden çok daha fazla gezdim. Mart ayında annecimle kız kıza Roma tatiline gittim. Haziran ayında Ankara'ya gidip kız kardeşimle keyifli vakit geçirdim. Tabii İzmir havası da aldım. Sonrasında Budapeşte ardından da Adriyatik kıyıları ile yaz tatilini sonlandırdım. Yılın en son haftasında, zorunluluktan doğan Bratislava gezimiz de bonusu oldu. 

Kiracı yasasından muzdarip olanlardan biri de bizdik. Biraz hırgür ile kiracıyı evden çıkmaya ikna edip en sonunda evimizi satabildik. Satış süreci de pek can sıkıcıydı. Bir kez daha Türkiye'de devlet dairesinde iş yapmanın ne zor olduğunu hatırladım. Bayağı gergin bir haftanın ardından sonu güzel oldu diyelim. Alan mutlu, satan mutlu. Şimdi hedef parayı buraya getirip buradaki ev kredimizi kapatabilmek. 

2023 yılında geçen senelere nazaran daha az spor yaptım. Bu konuda biraz kendime kızıyorum açıkcası. Kas kazanımı için koşuya ara verdim. Aslında iyi de oldu. Kas oranımı arttırdım. Bu sene Krakow sürekli esintiliydi, bu da daha az bisiklet sürmeme neden oldu. Yılın son zamanlarında koşmayı ne çok özlediğimi hissettim. Belki yeni yıl ile birlikte yeniden sahalara dönebilirim. 

2023 yılını 53 kitap okuyarak kapattım. Sayı geçen senelere göre düşük. Bunun nedeni de yılın ilk yarısında iş yüzüden kitap okumaya takatımın kalmamış olması. Yıl sonuna doğru okuma yoğunluğumu arttırdım. Gelecek yıl için farkı bir planım var; ve buna dayanarak pek verimli bir okuma yılı beklemiyorum. 

Ya çıkarsa diye Green Card başvurusu yaptım. Gidip Amerika'da yaşamak gibi bir hayalim yok aslında. Sadece işin eğlencesine başvurdum. Çıkarsa bana büyük bir macera olur. Batısını görmüştüm bu sefer de doğusunu görmek için altı ayda bir gidip gelirim artık. 

2023 yılında çok olmasa bile üretmeye devam ettim. Yaz ayında Zuzi kız için bir çanta diktim. Maja bebek için bir battaniye ördüm. Yılbaşı hediyesi olarak Zuzi kıza bir atkı ördüm. (Teyze olmak bunu gerektirir.) Ekim ayında arkadaşım hala oldu, ben de bebek için bir hırka ördüm. Yeni doğan bebekler için bir şeyler örmeyi seviyorum. 



Sanırım benim 2023 yılı Z raporum burada sona eriyor. 2024 yılından beklentin ne derseniz; öncelikle sağlık sonrasında da şu lehçe ile aramdaki buzları eritmek için bol bol zihin açıklığı derim. Hedefim yıl sonunda Lehçe sınavına hazır olabilmek. 

Yeni yılın bana zihin açıklığı, size de dilediğiniz tüm güzellikleri getirmesini temenni ederim. 
Hayal etmekten vazgeçmeyin. Zira yaşamı güzel kılan şey hayal etmektir. 
Bir sonraki Kahve Bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın. 
Hepinize Mutlu Yıllar.
Sevgiler.


✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

3 Aralık 2023

Kahve Bahane # Her Tatilin Bir Sonu Vardır


Geldik tatilin son yazısına. Bence tatilleri bu denli güzel kılan bir sonu olması. Kısıtlı bir zaman diliminde olduğu için her anından keyif almaya çalışmak, her şeyi yoğun yaşamak anılarda hemencecik yer edinmesi sağlıyor. 

Bu yazı 15 günlük Hırvatistan gezisinin son durağı ve eve dönüş yoluna dair anıları içerecek. Bundan sonraki yazılarda artık normal yaşama, Polonya hayatına dair yazmaya devam edeceğim. 


Hırvatistan macerasını Aziz Nicholas Kalesini ziyareti ile sonlandırdım. Kale 16. yüzyılda denizden gelen Türk gemilerinin saldırılarının engellemesi için kanalın girişindeki bir adaya inşa edilmiş. Minik bir ada bağlantısı sayesinde kaleye yürüyerek ulaşmak mümkün. Ayrıca kalenin içini gezmek için düzenlenen gemi turları var. Bizim saatimiz uymadığı için gemi turuna katılamadık. Yürüyerek kale duvarlarına kadar gittik. Harika manzarasından yararlanarak birkaç kare fotoğraf çektik. Böylelikle Hırvatistana bir sonraki buluşmamıza kadar hoşça kal demiş oldum.












Sonrasında ver elini Slovenya'nın şirin şehri Maribor dedik. Maribor anılarımda (aynı babaannemin yaptığı gibi) baklava yediğim şehir olarak kalacak. Bilmem bilir misiniz, benim çocukluğumda yediğim baklavalar iri ceviz taneli ve hafif limon aroması baskın bir şerbete sahipti. Sonra fabrikasyon baklavalar çıktı, mertlik bozuldu. Bir boşnak lokantasında yemek yediğimde çocukluğuma döneceğimi hiç düşünmezdim. Özlediğim tüm tatları o sofrada bulmanın hazzı inanılmazdı. 







Maribor'da tipik bir Avrupa şehri. Şarabıyla ünlü. Ayrıca şehirde çok ince bir detay var. Şimdi gelin size bunu anlatayım. Aşağıda fotoğraflarını göreceğiniz üzüm asması tam 400 yıllık. Dünyanın en eski üzüm asması olarak Guinness Rekorlar Kitabında yer alıyor. Ortaçağ zamanında dikilmiş ve zamanında Osmanlı ile yapılan savaşlara rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş. Birçok yangından sağ çıkmış. Yakın tarihte nehir sularındaki değişim yüzünden neredeyse kuruyacakken yapılan alt yapı çalışmaları sayesinde hayata tutunmaya devam etmiş. Bu üzüm asmasının hikayesi hayatta kalma azminin hikayesi değil de nedir? Asmanın yanına yaklaşmak serbest ama dokunmak yasak. Üzüm asmasının kendine has bir müzesi bile var. 


















Maribor'da geçirdiğim kısıtlı zamanda yerel pazara denk geldim ve yine incir aldım. Ünlü olan beyaz şaraplarından tattım. Açıkcası şarabı beni çok tatmin etmedi. Çiçekli bir tadı olduğunu söyleyebilirim. Ben iflah olmaz bir Chianti ve Molto Pulciano fanıyım. 





Maribor'da geçirdiğimiz bir geceden sonra evimize, Krakow'a doğru yola çıktık. Ne de güzel tatil yaptık, pek de güzel tatil yaptık diye diye kürkçü dükkanına döndük. Eve dönüldüğüne göre bundan sonra klasikleşmiş tarzda olan (daldan dala atlayan) kahve bahane yazıları yazmaya ben hazırım; peki siz okumaya hazır mısınız?
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

26 Kasım 2023

Bir Game Of Thrones Şehri Sibenik


Neredeyse bir sonraki yılın tatili gelecek, ben halen geçtiğimiz yaza dair tatil anılarını yazıyorum. Bu yazı Hırvatistan'daki son durağımız olan Sibenik ile ilgili. Sibenik kendi halinde olan mini mini bir şehir. Fakat kim nasıl keşfetmişse bu güzelliği; bir dönem Game Of Thrones dizisine ev sahipliği yapmış. Bunu oraya gidene kadar bilmiyorum. Gitmeden önce internette araştırma yaparken denk geldim. 

Sibenik yaşanılması zor, gezilmesi çok zevkli bir şehir. Zorluğu şehirde neredeyse düz bir yer olmaması. Her yerde dik merdivenler ve yokuşlar var. Bu da sıcak havada yürümeyi zorlaştırıyor. Sibenik sanki bir film seti için özel olarak yapılmış gibi. Daracık sokakları var. Denizi diğer Hırvatistan kıyılarına kıyasla daha farklı. Bunun nedeni bir koyda yer alıyor olması ve nehirin denize karışması. Denizi biraz karadeniz gibi. Ters akıntısı var ve deniz sizi fazlaca kaldırmıyor. Bu da yüzmeyi bi tık zorlaştırıyor. 

Sibenik'te üç gün geçirdik. Sabah ilk iş denize gitmekti. Öğlen sıcağında eve kaçtık. Akşam da Sibenik'in  ara sokaklarında bol bol kaybolduk. 

Ruhu olan şehirlerde gezmeye bayılıyorum. Her sokak şahsına münhasır. Mümkün olabildiğinde ara sokaklarında kayboldum. Her köşe başı tarih kokuyor. 
















Bu tuvaletin kim için yapıldığı bilgisi yok bende. Ama pek bi komik geldi bana 

Sibenik'de de bol bol deniz ürünleri yedim. Zaten Deniz şehirlerinde en güzel deniz ürünleri yenir değil mi? Bir de aşağıdaki görselde ki salataya methiyeler düzmeden geçemeyeceğim. Bir salata ancak bu kadar şık bir şekilde servis edilebilirdi. 




Bu kedinin adı Romeo. Bu adı ben verdim ona. Çünkü sevdiceği üçüncü katın penceresinden ona bakıyor. O da her gece aynı yerde hiç kıpırdamanan sevdiceğini izliyor. Tam bir aşk hikayesi.

Yine börek yemelere kayıtsız kalamadım ve sabah kahvaltısında börek yedim. 



Kalamar aşkımı bilen bilir. Ve yediğin en taze kalamar bu salaş mekanda olabilir.


Bu ara sokakların bi nebze korkutucu olduğunu itiraf etmeliyim. 








Bu ara sokağa bayıldım. 


Şöyle bir evim olsa, asla hayır demem. 



Böylelikle bir Hırvatistan macerasının daha sonuna geldik. Bir sonraki yazımda geri dönüş yolunda uğradığımız Aziz Nicholas Kalesinden bahsedeceğim. 
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.