22 Mayıs 2017

Neşemi fütursuzca harcadım


Bir sabah gözlerimi açtığımda (1 hafta kadar önce) mutsuz olduğumu hissettim. O gün bu gündür ne yapsam kendimi düzeltemiyorum. Bozulmuş olabilir miyim? Yaptığım hiçbir şey bana zevk vermemeye başladı. Sanırım var olan neşemi fütursuzca harcadım.

Dans etmek iyi gelirdi hep ruhuma. Durdum ve dedim ki "benimle dans etmeye ne dersin?". İçimdeki çocuk reveransımı karşılıksız bıraktı. Sol omzunu hafif yukarı kaldırıp, belli belirsiz bir ses ile "hııh" diyip, arkası döndü ve gitti. Arkasından bakarken, hiç hareket etmeden, fonda çalan kıpır kıpır şarkıya odaklandım. Sanırım var olan neşemi fütursuzca harcadım.

Kitaplar, bana hep yeni dünyaların kapılarını açar. İçindeki kahramanlar bir anda arkadaşım oluverir. Veronika Ölmek İstiyor'daki Veronika'nın dert ortağı, Kaplan Kaplan'daki Folye'nin dava arkadaşı, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'daki Müzeyyen'in hayranı oldum son zamanlarda. Oldum olmasına ama, her kitap bitirişimde içimi saran mutluluk duygusunu bu sefer yanıma uğramadı. Sanırım var olan neşemi fütursuzca harcadım.

Güneşin benim için anlamı çok büyük. Onu her gördüğümde yüzümde aptal bir gülümseme belirir. İçimi garip bir huzur kaplar. Hep benimle olmasını dilerim. Laf aramızda, o da beni seviyor. Bu günlerde gökyüzünden hiç eksik olmuyor. Ama ben ona trip atan sevgili gibiyim. Onu yok sayıyorum. Yürürken bana eşlik etmesin diye ağaçların altına saklanıyorum. "Neden böyle yapıyorsun?" diyor şaşkın bir şekilde. Seninle alakası yok. Benim kendime bile anlatamadığım bir iç sıkıntım var diyorum ve bana dokunmasına izin vermiyorum. Sanırım var olan neşemi fütursuzca harcadım.

Hayal kurmak, kendimi bildim bileli yaptığım en eğlenceli işlerden biri. Hayallerimde sınır tanımam. Bazen uzayın derinliklerine götürürüm kendimi, özgürce hareket edebilmenin keyfine varırım. Bazen uçsuz bucaksız tarlalarda koşar dururum. Bir lahza hayal kurmama yeterken, şimdilerde görüş açımda bulunan hiçbir nesne, yüzümü okşayan rüzgar, ağaçların yeşeren yaprakları, çimlerin arasından bana gülümseyen papatyalar, sakince akan nehir, bankta el ele oturan yaşlı çift beni hayal kurmaya teşvik etmiyor. Gözlerimi kapattığımda gördüğüm tek şey; sonsuz, siyah, sevimsiz koca bir boşluktan ibaret. Sanırım var olan neşemi fütursuzca harcadım.

Her gece yaşadığım gün ile vedalaşıp, uykuya dalacağım an, aklımdan geçirdiğim tek bir dileğim var. Yeni bir güne uyanırken içimde yitip giden duygularımın yerli yerinde olması. Tüm ruhumla dans etmeye başlamak, okuduğum kitapların son sayfasında, yeni bir kitaba başlayacak olmanın mutluluğunu yaşamak, güneş ile kol kola gezmek ve saatlerce hayal kurmak istiyorum. Bu sayede fütursuzca harcadığım neşeme kavuşabilirim belki.

O kadar çok neşem vardı ki, bir gün biteceği aklıma gelmezdi.
Biriktirmek zor, harcamak kolay bu hayatta.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

18 Mayıs 2017

Diriliş - Lev Nikolayeviç Tolstoy


Diriliş, büyük Rus yazarlardan Lev Nikolayeviç Tolstoy'un en önemli eserlerinden biri olarak Dünya Klasiklerinde kendine yer edinmiş bir kitap. 637 sayfalık bir roman olması gözünüzü korkutmasın, çünkü Tolstoy'un akıcı yazım dili ile kitabın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz.

Diriliş; ana karakteri Nehlüdov’un, eskilerde yapmış olduğu bir hatayı telafi etme çabası üzerine kurgulanan bir roman. Tolstoy roman kurgusu içerisinde din, adalet ve vicdan konularını derinlemesine irdelemiş. Din hakkındaki söylemleri oldukça sert. Bu sert söylemleri, Tolstoy'un Rus Ortodoks Kilisesi'nden afaroz edilmesine ve o dönemde Diriliş'in yasaklı kitaplar listesine alınmasına neden olmuş. Bunun yanı sıra, adelet sistemine bakış açısı ile kitaba farklı bir soluk getirmiş. Kitabın ilk yarısı oldukça akıcı ilerliyor.

İkinci yarı kitabın tempo biraz yavaşlıyor. Nehlüdov’un sisteme karşı, kendi içerisinde vermiş olduğu savaşı anlatıyor. Çekmiş olduğu vicdan azabının ruhuna etkilerini daha fazla hissediyoruz. Birçok farklı kişinin hayat hikayelerini de kısa kısa okuyoruz. O hikayeler çok fazla ilgimi çekmedi. Asıl ilgili çeken kısım Nehlüdov’un toprak kullanım hakkı ve Maslova hakkında alacağı nihai karardı. 

"Hayat, yapmak zorunda olduklarımızı yapmamızdan başka bir şey gerektirmez," dedi.
İnsanlar ırmaklar gibidir: Hepsinde su aynı sudur, her yerde birbirinin aynıdır, ama bir ırmak dar, hızlı, geniş, sakin, temiz, soğuk, bulanık, ılık olabilir. Her insan içinde tüm insan özelliklerinin ilk belirtilerini ve zaman zaman bu belirtilerin bazılarını, zaman zaman da diğerlerini gösterir, sık sık da her şeyiyle aynı kaldığı halde kendine hiç benzemeyen bir insan olur.
İki yıldır günlük yazmadım. Bu çocukça şeyi bir daha hiç elime almayacağımı sanıyordum. Oysa çocukça bir şey değil bu, insanın kendisiyle, her insanın içinde yaşayan ilahi ben'iyle konuşmasıdır. Bu ben iki yıldır uyuyordu ve benim konuşacak kimsem yoktu. 
Diriliş, Tolstoy'un okuduğum 14. kitabı. Eğer siz de Tolstoy okumaktan zevk alıyorsanız, Diriliş tam size göre bir kitap.
Fakat Tolstoy ile ilk tanışmanız olacak ise, size başlangıç için; İvan İlyiç'in Ölümü, İnsan Ne ile Yaşar ve Şeytan adlı kısa öykülerini önerebilirim.

Keyifli okumalar.
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

12 Mayıs 2017

Bir Uyuyup Uyanalım - İrfan Değirmenci




Geçen ay, ekranların sempatik yüzlerinden biri olan İrfan Değirmenci'nin 499 sayfalık romanını okudum. Hem kitabın isminden ötürü, hem de eski bir haber spikerinin kaleminden çıkmış olması nedeniyle, kitabın siyasi mesajlar ile dolup taştığını düşünmüştüm. Kitabı okumaya başladığım an yanıldığımı gördüm.

Bir Uyuyup Uyanalım; çocukluğum dizisi olan Bizimkileri anımsattı bana. Tüm farklılıklarına rağmen, birbirini seven ve birbirine bağlı olan insanların hikayelerine yer vermiş İrfan Değirmenci.

Kitap, sokaklarda var olduklarında burun kıvırılan, belki de hor gözle bakılan insanların iç dünyalarını yansıyor. Aslında herkesin bir birey, bir canlı olarak ne kadar değerli olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Bunları anlatırken, Türkiye'nin siyasi tarihinden, kişilerin uğradıkları haksızlıklardan söz etmekten de geri kalmıyor tabii. Ötekileştirmenin ne kadar kolay olduğundan, asıl zor olanın, insanı anlamaktan geçtiğinden dem vuruyor İrfan Değirmenci.


Parana bakıp yüzüne gülene âşık demezler kara gözlüm, yüzüne baktığında kendini dünyanın en zengin insanı gibi hissedip gülene âşık derler.
Küfür, son yıllarda adeta bir bağlaç ya da cümle sonuna konulan bir ünlemdi! 

Kısmet apartmanı sakinlerinden;
Belkıs Abla ile dayanışmayı,
Mert ve Poyraz ile sevgiyi,
Meryem ve Yusuf ile umudu,
Derya ile yaşam mücadelesini,
Nergis ile kararlı olmanın hayatı nasıl daha güzel kılabildiğine ve tüm olusuzluklara rağmen beraber olmanın önemine tanıklık etmek istiyorsanız, Bir Uyuyup Uyanalım'ın sayfalarını çevirmeniz yeterli.

Keyifli okumalar dilerim.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

10 Mayıs 2017

Kahve Bahane #2


Kahveler hazırsa ve  okumaya hazırsanız, buraya yeni bir şeyler karalamaya geldim. Geçen ay resmi olarak görümce oldum. Düğün sahibi olmamıza rağmen harika vakit geçirdik ve çok eğlendik. Tabii hazırlıklar bizi oldukça yordu. Olacaksa böyle yorgunluklar olsun canım. Zaten işim mi var? Yok. Dinlenmek için bol bol vaktim var şimdi.
Vakit ve iş konusuna değinmişken biraz dertlerimi gün yüzüne çıkartayım. Evde oturmaktan sıkılma dönemine girdim sanırım. İçimden bir şey beni dürtüp duruyor. Artık farklı bir aksiyon alma zamanı gelmedi mi diye...

Aklımda iki fikir var. Birincisi, burada bir üniversiteye başlamak. Gerçi biraz gözümde büyüyor üniversite fikri. Polonya üniversitelerinde lisans programları üç yılda tamamlanıyor. Üstüne bir yıl da hazırlık alırsam, kocaman bir dört seneye ihtiyacım var. İlk geldiğim sene bu işe kalkışmış olsaydım, şimdi üçüncü yılımda olacaktım.

İkinci fikrim ise yeniden ingilizce kursuna gitmek. Her fırsatta dile getiyorum. Sevmiyorum kendisini. Aramızda hoş bir ilişki yok. Ne onunla, ne de onsuz oluyor. İngilizce kursuna gidip, dört bilemedin beş ay sıkı bir şekilde çalışırsam, iş bulma konusunda büyük bir adım atmış olacağımın farkındayım. Çevremdeki kişiler, şu an bildiğim ingilizcem ile mülakatlara girebileceğimi söylüyor. Ama sanırım özünde biraz tırsak biriyim. Cesaret edemiyorum.

Kafam bunlarla çok dolu olmalı ki, rüyamda devamlı iş yeri açıp durduğumu görüyorum. Bu sabah uyandığımda, birkaç dakika rüya olduğunu idrak edemedim. Sanki dün akşam arkadaşlarla kahve içerken yaptığım bir muhabbetten aklımda kalanlar gibi geldi bana...

Bunlar Yasemin'in kafasında dolaşan tilkiler. Yakın gelecekte bir karara bağlarsam, gelişmelerden sizi de haberdar ederim. Bakmayın böyle kısa bir yazı olduğuna. Daha yazacak çok şey var. İzmir günlerimi uzun uzun yazacağım. Lakin böyle karmaşık bir konunun altına ekleyip, güzelim İzmir anılarını heba etmek istemedim.
Sağlıcakla kalın.
Kahve Bahane #1
10 Mayıs 2017 
 Krakow

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.