19 Ağustos 2022

Kahve Bahane #Yeteri Kadar

Kahve bahane yazmak için kendime sebep arıyordum ki geçen hafta yapmış olduğum tatili bahane ederek bilgisayarın karşısına geçtim. Tatillerimde kısa fakat içeriği beni düşündürecek kitapları okumayı severim. Bunun yolu da kesinlikle felsefeden geçiyor. 

*Aşağıdaki üç paragraf kitaplarla ilgili. Kitaplar dikkatinizi çekmiyorsa üç paragrafı atlayıp, tatil macerasını yazdığım kısımdan devam edebilirsiniz.

Destek yayınlarının çok güzel bir serisi var. Türkiye'ye gittiğimde serinin çoğu kitabını aldım. Bu tatilde okuduğum kitaplardan biri Stoa felsefesinin öncülerinden olan Seneca'ya aitti. Daha doğrusu Seneca'nın sözlerini, yazdıklarını, düşüncelerini derledikleri bir kitaptı.Nedir bu Stoacılık derseniz; Cem Yılmaz'ın "mutluluk içimizde" dediği o harika repliğiyle tam olarak açıklanabilir derim. Stoacılık, mutlu olmak için dış etkenlere gerek olmadığını, insanın gerçekten mutlu olabilmesinin kendinden geçtiğini anlatır durur.  
Unutmadan okumak isteyenler için kitabın adını da buraya bırakıyorum.  
Gladyatör Kararını Arenada Verir. 

Bir diğer kitap ise herkesin hayatında en az bir kere bir paragrafını okumuş olduğu Montaigne denemelerini içeriyordu. Kitabın ismi de pek güzeldi. Hayatın değeri Uzun Yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır. Bu söz bana babaannemin bir sözünü hatırlattı. Kendisi her zaman "Allahım elden ayaktan düşürme, kimseye beni muhtaç etme" diye dua eder, "üç gün yatır dördüncü gün yanına al" der. Neden üç gün babaanne dediğimde de uzakta olanlar gelebilsinler diye cevap verir. Allah uzun ömürler versin. Sanırım duaları işe yarıyor. Yaşı olmasına rağmen kimseye muhtaç değil. Babaannemi bir kenara bırakıp kitaba dönecek olursam; Montaigne okuyup da keyif almamak elde mi derim. Seneler önce yazılmasına rağmen günümüz duygularını bu denli yakından anlatan satırlarla karşılaşmak zor. 

Hazır kitaplardan bahsetmeye başlamışken son zamanlarda keşfettiğim ve oldukça beğendiğim bir yazar olan Ayfer Tunç kitaplarıyla devam edeyim. Olay kurguları mükemmel ve akıcılığı da çok iyi. Kitapları su gibi akıp geçiyor. Suzan Defter adlı kitabıyla başlayan okuma serüvenim; Aziz Bey Hadisesi ile taçlandı. Şimdi ise Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi ile son gaz devam ediyor. 

Bak yine asıl konudan saptım. Hemen toparlıyorum. Yazıya başlarken aklımda yapmış olduğum kısa tatilin fotoğraflarını eklemek vardı. Konu kitaplar olunca yazdıkça yazmışım. Polonya'da yaz tatili yapalım dedik. Hava sıcaktı, biz de inandık ve bir hafta sonrası için göl evine gidelim diye karar verdik. Göle giremesek bile güneşleniriz. Planı yaptık. Yerimizi ayırttık. Peki bilin ne oldu. Gittiğimiz günden döndüğümüz güne kadar güneşi görmedik. Bir gün boyunca yağmur vardı. Yağmur durdu ama bulutlar baki kaldı. 
Polonya havasına güvenip yaz tatili planlayanda kabahat. 

Ben bu göl evi işini pek seviyorum. İnsana huzur veriyor. Tabii ki deniz kenarında bir evi göl evine tercih ederim ama Krakow'da bu imkansız. Elimdekiyle yetinmeyi bilirim. Olabildiğince keyif alarak, bol bol okuma yapıp, sudoku çözerek, içsel huzurumu yükselterek bir tatil yaptığımı itiraf etmeliyim. İşte aşağıdaki kareler de bunun ispatı. 

Sizi fotoğraflarla baş başa bırakırken bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın diyorum.
Unutmayın mutluluk içimizde...















✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

9 Ağustos 2022

Kahve Bahane #Bize Ne Oldu Böyle



Uzunca bir aradan sonra kahve bahane yazısı görünce afili bir giriş bekliyorsan yanılıyorsun. Sanırım ki yazma yetimi kullanmadığımdan mütevellit biraz gerileme söz konusu. Gün içinde düşünceler aklımdan akıp geçiyor geçmesine de iş yazmaya gelince tıkanıp kalıyorum. 

Bugün spor dönüşü, bisikletimle pedallarken öyle güzel aktı ki sözcükler kafamdan, onları yazıya dökebilseydim eğer eski tatlarda bir kahve bahane okuyor olurdun. 

Okumaya ne kadar hevesliyiz artık orası da ayrı bir tartışma konusu. Kendi adıma konuşacak olursam; sene sonuya yaklaşırken okuma hedefime emin adımlarla ilerliyorum. Aslında yabancı dilde okumalar yapmayı istesem de elim hep ana dilimdeki kitaplara gidiyor. Hal böyle olunca benim yabancı dil hep olduğu yerde sayıyor.

Olduğum yerde saymadığım şeyler de var tabii. Mesela kaslarım. Son üç aydır düzenli bir çalışma sonrası gözle görülür bir ilerleme kaydettim. Kardiyo çalışmalarını azalttım, ağırlık çalışmalarını arttırdım. İşin formülü sağda solda gördüklerinizin hepsini yapmamaktan geçiyor. Belirli ve sevdiğinim bir plan belirleyip uygulayınca sonuç alamamak gibi bir seçeneğim yoktu. 

İnsanın seçeneklerinin olması da bir ayrıcalık. Polonya'da pandemi bitti. Birçok şirket normal çalışma hayatına geri döndü. Bizim şirketin yaklaşımı işinizi yapın da yer yurt önemli değil şeklinde. Ayda iki kere ofise gelseniz yeter dediler. Benim için hava hoş. Hatta hoştan da öte mis mis. Laf aramızda ofise gideceğimiz günlerde sözleşip kahve molalarını biraz uzun tutuyoruz. Sonuçta son iki senedir hiç mi hiç sosyalleşemedik. Bu da bu dönemin kanayan yarası.

Kanayan yaraları dağlamalı, kapatmalı, açık bırakmamalı... (burada aklıma Tarkan'ın unutmamalı şarkısı geldi iyi mi) Arkadaşlık, dosluk kavramına her geçen gün uzaklaşıyorum. Kendi kabuğumda, kendi dünyamdayım sürekli. Dostlarım benden çok uzak. Bazen artık hala dostlarım mı onlar diye de düşünmeden edemiyorum. Son yedi senedir birbirimizden uzaktayız. Sanıyorum ki burada bir üzüm üzüme baka baka kararır vakası da mevcut. Polonyalıları çok bireysel oldukları için eleştiren ben de onlar gibiyim artık. 

Bireysel olabilirim ama asla vefasız değilimdir. Bir kahvenin bende kırk yılı bırak yüz yıl hatırı vardır. Birçok işte maymun iştahlı olsam da sevdiklerimden asla vazgeçmem. Buna örnek ver derseniz haftaya 14. yılımızı kutlayacağımız evliliğim der, susarım. 

Akıp giden hayat içinde yaşadıklarıma, duygularıma dair bir kahve bahane yazısı oldu. Eski tadı belki yakalayamadın, belki sonuna kadar bile okumadın. Olur böyle sevgili okur. Sonuna kadar okuyanlardansan acımasızca eleştirmeden önce iğneyi kendine batırmayı unutma. 

O zaman veda vakti geldi. Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın. Arada sırada kendinizi karşınıza alıp da "Bize ne oldu böyle?" diye sormayı da ihmal etmeyin. Sorular derinlerde çözülmeyi bekleyen sorunları gün yüzüne çıkartıp sizi çözüme ulaştırır. 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.