27 Ekim 2015

Aldığınız saçma sapan vergiler, burnunuzdan gelir umarım.

Verginin açılımı nedir? Neden vergi alınır? Alınan vergiler ile neler yapılır? Bu sorular çeşitlendirilebilir. 
Bugün saçma sapan bir vergi ödenemin tarifsiz duyguları içinde yazıyorum bu satırları. IMEI kayıt vergisi. Yurtdışından alınan elektronik cihazlar üzerinden, devlet sizi tırtıklamak için bir vergi türü uydurmuş. 
Bir yıldır Türkiye'den aldığımız telefonlarımızı ve elektronik aletlerimizi Polonya'da kullanabiliyoruz. Kimse hey kardeş vergi ödedin mi bakıyım sen bu cihaza demiyor. 
Buna rağmen adamlarının sokakları pırıl pırıl, sağda solda çöp görmeniz imkansız. Parkları her daim bakımlı. Kışın ( ki Polonya'nın kışı buradaki kışlar gibi değil. ortalama -20 derecelerde )  hayat felç olmaz. İnsanlar günlük yaşantılarına devam ederler. 
Şimdi siz de bir düşünün derim. Vergi neydi, neden alınırdı, o vergiler ile neler yapılırdı.

Son sözü aslında ilk başta yazmıştım ve yeniden tekrar ediyorum. Aldığınız tüm vergiler, burnunuzdan fitil fitil gelir umarım. 

 
Paylaş:

4 Ekim 2015

Türkiye'de İnsanlara Yardım Etmek Bile Zor


Bugün internette bakınırken, insanaların birbirine yardım etmesi ile alakalı bir video izledim. Onu izlerken geçen hafta yapmış olduğum yolculuk sırasında başından geçen iki olay geldi aklıma. Sonra dedim ki Türkiye'de insanlara yardım etmek bile zor. Neden mi?

İlk olarak, Zürih'ten ayrılırken yaşadığım macerayı anlatmak istiyorum.

Hikayemi anlatmadan önce kısa bir bilgi vereyim. Zürih havaalanında toplu taşıma araçlarında yararlanabilmek için bilet almak isterseniz ya bozuk paranız olmalı ya da kredi kartınızla almalısınız. Zürih'ten ayrılacağım gün, cebimde toplu taşıma araçlarında geçerli 24 saatlik bir biletim vardı. 
Uçuşum sabah olduğu için bir gün boyunca geçerli olan bir bilet cebimde kalmasın diye bilet makinasının başında uğraşan orta yaşlı bir baya biletimi verdim. Aramızda geçen dialog tam olarak  şöyleydi;

Ben: Merhaba
Bay: Merhaba 
Ben: Biletimi size vermek istiyorum. Benim uçuşum şimdi ve artık buna ihtiyaçım yok. Bugün akşam 8'e kadar bunu kullanabilirisiniz.
Bay: Gerçekten mi? Teşekkür ederim. Acaba şu durak nerede biliyor musunuz? (Telefonundan bir durak ismini gösterdi bu arada )
Ben: Maalesef ben sadece şu ve bu durakları biliyorum.( Haritadan 3 gün  boyunda gezdiğim durakları gösterdim) Lakin Zürih HB ana istasyon ve bu biletle oraya gidebilirsiniz.
Bay: Çok teşekkür ederim.
Ben: Rica ederim.

İşte bu kadar net ve kısa. Ben mis gibi iyiliğimi yaptım. Bence o beyefendi de oldukça memnun kaldı.

Şimdi gelelim aktarma yapıp İstanbul'dan İzmire geldiğimde yaşadığım olaya. Aktarma yolcuları valizlerini dış hatlar terminalinden alacaklar diye bilgilendirme yaptılar. Biz de dış hatlara doğru yürümeye başladık. 50 yaşlarında bir bayan yanıma yaklaştı. Acaba doğru mu duydum dedi. Valizlerimizi dış hatlardan mı alacağız. Ben de evet öyle olacak, isterseniz beni takip edin dedim. Demez olaydım. Şimdi aramızda gecen dialogun bir kısmını yazacağım.

Bayan: Sen nereden geliyorsun?
Ben: Zürih'ten
Bayan: Orada mı yaşıyor sunuz? İzmir'de mi?
Ben: Hayır. Ben Polonya'da yaşıyorum.
Bayan: Aaa çok enterasan ilk kez Polonya'da yaşayan bir Türk görüyorum. İşçi ailesi çocuğu musun yoksa öğrenci misin sen orda ?
Ben: Hayır benim eşim orada çalışıyor.
Bayan: Eeee peki para kazanabiliyor musunuz?
Ben: Evet.

Bu ara biraz soluk alabildi. Sonra tekrar kaldığı yerden devam etti.

Bayan:Ben Fransadan geliyorum. (Sanki çok umrumdaymış gibi) Orada yaşıyorum da ondan telefonum burada çalışmıyor. Senin hattından beni alacak otobüs firmasını arayabilir miyim?
Ben: Tabii ki.

Neyse telefonu kullandı. Uzun uzadıya konuştu. Ben valizi alıyım sizi yeniden ararım dedi. Ben de o arada valizleri alacağımız yere gittim. Valizleri beklerken yine başladı konuşmaya;

Bayan: Polonya'da Fransızca mı konuşuyorsunuz?
Ben: (Yuh artık dedim içimden. ) Tabii ki ona kibarca hayır dedim.
Bayan: Peki ne konuşuyorsunuz orada dedi.
Ben: Lehçe dedim.

Bu arada benim valimiz geldi. Hemen arkasından da bayanın valizi geldi. Ben valizi alıp yavaşça ilerlerken peşimden gelmeye başladı. Döndüm ve dedim ki;

Ben: Siz valizini aldınız mı?
Bayan: Evet. Gitmiyor muyuz?
Ben: Eee yetti be dedim, tabi öyle dümdük yüzüne değil. İçimden. Tabii ki gidiyoruz. Lakin ben lavaboya gidiyorum. Siz gelecek misiniz dedim.
Bayan: Aaaa dedi. Çokta üzüldü. O zaman ben gidiyim dedim.
Ben: Sizi iyi akşamlar dedim ve koşarak uzaklaştım.

İşte sevgili meraklı teyzeler, böyle yaparsanız kimsenin size yardım edesi gelmez. Hayır zaten birbirimizi belki 15 dakika göreceğiz şu hayatta. Nedir bu tüm hayatı öğrenme ve hayatınızı anlatma merakı anlamış değilim.

Paylaş:

2 Ekim 2015

Dikiş zamanı

Yerleşik düzenden göçebe hayatına geçiş yaptım sanırım. Hal böyle olunca , bundan en çok etkilenen Nachnuch oluyor. Şimdilerde İzmir'deyim. Anneme daha önceden aldırmış olduğum dikiş makinesi sayesinde bir kaç parça dikebiliyorum. Lakin aletlerimin ve çanta aksesuarlarımın hepsi Krakow'da. Bir kısım kumaşlarımda İstanbul'da :) Bu arada yeni kumaşlar aldım. Stoğa ekledim. Bunun sonu nereye varacak bilmiyorum. En sonunda küçük bir dükkan açıp kendimi yerleşik düzene oturtturmam lazım. Hayata geçirmek istediğim projelerim var. Bunun içinde kurulu bir atölyemin olması şart. Bu kadar hayıflandıktan sonra en son diktiğim çantamı görücüye çıkartma vakti geldi.

Çantayı emeksensin hesabıma ekledim. Satın almak isterseniz tık tık ..




Paylaş:

1 Ekim 2015

Zürih'e gitmemeniz için 9 neden

Zürih gezimi tamamladım ve  bu sefer farklı bir içerik ile gördüklerimi anlatmak istedim.
İşte Zürih'i ziyaret etmemek için 9 neden;

1- Gezinizden döndüğünüzde sizi bekleyen arabanızdan soğumak istemiyorsanız, Zürih sokaklarında kesinlikle gezmemelisiniz. Bir çoğunu sadece televizyon programlarında gördüğüm arabalar Zürih sokaklarında fink atıyor. Her köşe başında dudağınızı uçuklatacak arabalar görmeniz mümkün.




2- İşinize metrobüs veya otobüsle ile gidip gelenlerdenseniz, Zürih'in harika şekilde işleyen toplu taşıma sistemini görmemelisiniz. Beyniniz böyle bir düzen karşısında kısa süreli şok geçirebilir.  





3- Korna sesi sevenlerdenseniz, Zürih sokakları size çok sıkıcı gelebilir. Dünya'nın en pahalı arabası bende, dur bi havam olsun kornaya basayım da yaya geçidinden geçmeye çalışan insancıklar sağa sola saçılsın diyen nadide şöförler yok orada. 


4- Cebinizdeki telefon için (atomlarına kadar böldürüp ) taksit ödüyorsanız, teknoloji mağazalarını gezmemelisiniz. Kendime bir kindle aldım. 139 Frank. Burada çalışan ve Frank kazanan biri için oldukça ucuz. Aynı şey ithal ettikleri kıyafetler, ayakkabılar için de geçerli. 

5- Bir akşam yemeğine 100 TL verince, ne kadar da pahalıymış diyorsanız, Zürih sizi aç bırakabilir. Hiçbir restorana girip tıka basa yememelisiniz. Ortalama bir akşam yemeği kişi başı 40 Frank civarında. Türk parasına karşılığı 120 TL yapıyor. Bir sandviç 5 -10 Frank. Üç öğünü dışarıda yemeye kalkarsanız, günlük 80 Frank harcamayı göze almalısınız.


6- Hafta sonu bir Boğaz havası alalım diye yola çıkıp, trafik ile mücadele edip, şanslı iseniz park yeri bulabilenlerdenseniz, Zürih'te hafta sonu göl kenarına gitmemelisiniz. Kendi halinde gezen, yeşillikler içinde oturan ve gölde su sporu yapanları görmek canınızı sıkabilir.( Yaz ayları için hizmet veren harika plajından ve tertemiz olan suyundan bahsetmiyorum bile... )








8- Bisikletinizi sadece ara sokaklarda ve yazlık beldelerde kullanıyorsanız, Zürih trafiğindeki bisiklet yollarını ve park alanlarını görmemelisiniz. Döndüğünüzde şehrinizin trafik düzenine isyan edip, dur ya oradakiler sürüyorsa ben de sürerim diye yollara düşme isteği ile dolabilirsiniz. Eğer isteğinizi eyleme dönüştürecek olursanız, muhtemelen sonuç (eğer şanslıysanız) birçok kırık ile atlatılan bir trafik kazası olmaktan öteye geçemeyecektir. 




9- Türk Lirası kazanıyorsanız, Zürih'te 3 veya 4 günde harcayacağınız para ile farklı 2-3 Avrupa Şehri gezebilirsiniz. 

Bu yazdıklarım size etkilemeyecek ise gidin ve Zürih'in keyfini çıkarın. Zenginliğin ve rahatlığın hakim olduğu tipik bir Avrupa şehri olur kendisi.
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.