Bugün internette bakınırken, insanaların birbirine yardım etmesi ile alakalı bir video izledim. Onu izlerken geçen hafta yapmış olduğum yolculuk sırasında başından geçen iki olay geldi aklıma. Sonra dedim ki Türkiye'de insanlara yardım etmek bile zor. Neden mi?
İlk olarak, Zürih'ten ayrılırken yaşadığım macerayı anlatmak istiyorum.
Hikayemi anlatmadan önce kısa bir bilgi vereyim. Zürih havaalanında toplu taşıma araçlarında yararlanabilmek için bilet almak isterseniz ya bozuk paranız olmalı ya da kredi kartınızla almalısınız. Zürih'ten ayrılacağım gün, cebimde toplu taşıma araçlarında geçerli 24 saatlik bir biletim vardı.
Uçuşum sabah olduğu için bir gün boyunca geçerli olan bir bilet cebimde kalmasın diye bilet makinasının başında uğraşan orta yaşlı bir baya biletimi verdim. Aramızda geçen dialog tam olarak şöyleydi;
Ben: Merhaba
Bay: Merhaba
Ben: Biletimi size vermek istiyorum. Benim uçuşum şimdi ve artık buna ihtiyaçım yok. Bugün akşam 8'e kadar bunu kullanabilirisiniz.
Bay: Gerçekten mi? Teşekkür ederim. Acaba şu durak nerede biliyor musunuz? (Telefonundan bir durak ismini gösterdi bu arada )
Ben: Maalesef ben sadece şu ve bu durakları biliyorum.( Haritadan 3 gün boyunda gezdiğim durakları gösterdim) Lakin Zürih HB ana istasyon ve bu biletle oraya gidebilirsiniz.
Bay: Çok teşekkür ederim.
Ben: Rica ederim.
İşte bu kadar net ve kısa. Ben mis gibi iyiliğimi yaptım. Bence o beyefendi de oldukça memnun kaldı.
Şimdi gelelim aktarma yapıp İstanbul'dan İzmire geldiğimde yaşadığım olaya. Aktarma yolcuları valizlerini dış hatlar terminalinden alacaklar diye bilgilendirme yaptılar. Biz de dış hatlara doğru yürümeye başladık. 50 yaşlarında bir bayan yanıma yaklaştı. Acaba doğru mu duydum dedi. Valizlerimizi dış hatlardan mı alacağız. Ben de evet öyle olacak, isterseniz beni takip edin dedim. Demez olaydım. Şimdi aramızda gecen dialogun bir kısmını yazacağım.
Bayan: Sen nereden geliyorsun?
Ben: Zürih'ten
Bayan: Orada mı yaşıyor sunuz? İzmir'de mi?
Ben: Hayır. Ben Polonya'da yaşıyorum.
Bayan: Aaa çok enterasan ilk kez Polonya'da yaşayan bir Türk görüyorum. İşçi ailesi çocuğu musun yoksa öğrenci misin sen orda ?
Ben: Hayır benim eşim orada çalışıyor.
Bayan: Eeee peki para kazanabiliyor musunuz?
Ben: Evet.
Bu ara biraz soluk alabildi. Sonra tekrar kaldığı yerden devam etti.
Bayan:Ben Fransadan geliyorum. (Sanki çok umrumdaymış gibi) Orada yaşıyorum da ondan telefonum burada çalışmıyor. Senin hattından beni alacak otobüs firmasını arayabilir miyim?
Ben: Tabii ki.
Neyse telefonu kullandı. Uzun uzadıya konuştu. Ben valizi alıyım sizi yeniden ararım dedi. Ben de o arada valizleri alacağımız yere gittim. Valizleri beklerken yine başladı konuşmaya;
Bayan: Polonya'da Fransızca mı konuşuyorsunuz?
Ben: (Yuh artık dedim içimden. ) Tabii ki ona kibarca hayır dedim.
Bayan: Peki ne konuşuyorsunuz orada dedi.
Ben: Lehçe dedim.
Bu arada benim valimiz geldi. Hemen arkasından da bayanın valizi geldi. Ben valizi alıp yavaşça ilerlerken peşimden gelmeye başladı. Döndüm ve dedim ki;
Ben: Siz valizini aldınız mı?
Bayan: Evet. Gitmiyor muyuz?
Ben: Eee yetti be dedim, tabi öyle dümdük yüzüne değil. İçimden. Tabii ki gidiyoruz. Lakin ben lavaboya gidiyorum. Siz gelecek misiniz dedim.
Bayan: Aaaa dedi. Çokta üzüldü. O zaman ben gidiyim dedim.
Ben: Sizi iyi akşamlar dedim ve koşarak uzaklaştım.
İşte sevgili meraklı teyzeler, böyle yaparsanız kimsenin size yardım edesi gelmez. Hayır zaten birbirimizi belki 15 dakika göreceğiz şu hayatta. Nedir bu tüm hayatı öğrenme ve hayatınızı anlatma merakı anlamış değilim.