27 Ağustos 2021

Kahve Bahane #Ağır Baş İyidir


Selam sana kahve bahane sever. Halen bu blogu ziyaret edip kahve bahane yazıları okuyanlardansan sana bir teşekkür borçluyum. Zira takipçilerime mail gönderdiğim alt yapı artık blogger tarafından desteklenmeyecekmiş. Bu da demek oluyor ki bundan böyle Bir Tutam Karınca'yı e-mail ile takip etmek zor. Yeni bir aracı site bulmam ve blogumla eşleştirmem gerek. Yakın gelecekte olmasa bile bir gün yapacağım. 

Yakın gelecekte ben yine Türkiye yolcusuyum. İçim kıpır kıpır. Bu sefer araya bir deniz tatili de sıkıştırıyorum. Anlayacağınız keyfim yerinde. Hatta o kadar çok yerinde ki buraya aniden gelen sonbaharı bile pek dert etmiyorum. Havalar yeniden soğudu. Balkon sezonu kapandı. Montlar giyilmeye başladı. Bu sene de Krakow'un havası bir acayip. Şimşek tepemizden, yağmur suyu zeminlerimizden eksik olmuyor. 

Balkon sezonu kapanmadan önce, uzunca bir süredir aklımda olan kahve masası projesini hayata geçirdim. Böylelikle balkonda içilen kahveler daha bir keyifli hale geldi. Öncesi sonrası fotoğraflarını çektim. Eğer bir youtuber olsaydım yapılış aşamalarını da çekerdim. Ama değilim. 




Yazının bundan sonrasında biraz değişiklik yapmaya karar verdim. Ben bunu blogumda paylaşırım ki dediğim şeylerin fotoğraflarını çekiyorum. Uzunca bir süre yazmayınca fotoğraflar birikti tabii. Şimdi hepsini hunharca paylaşma zamanı. 

Türkiye'den aldığım kitapları okuyorum yavaş yavaş. Şu Acayip Karıncalar adlı kitap aslında bir çocuk kitabı. Fakat içinde karıncalara dair o kadar güzel bilgiler vardı ki ilgiyle okudum. Ve bir karınca olduğum için kendime yeniden aferin dedim. 
*Probis stoğumu Türkiye'ye gideceğim için tükettim.

Ben iflah olmaz bir balkon severim. Bıraksanız ömrümü balkonda geçirebilirim. Ama Krakow'da bu na mümkün. Yağmurlardan arta kalan zamanlarda, ha birde canavar sivrisineklerden fırsat bulduğum zamanlarda balkonun keyfini çıkardığım doğrudur. Sivrisinek konusunda çok dertliyim. Isırdıkları yerler felaket kaşınıyor ve davul gibi şişiyor. Polonya'nın sivrisineklerine canavar diyebiliriz.


Balkona büyükçe bir bitki almak istiyordum. En sonuna bir zakkum aldım. Eve getirene kadar bir zakkum aldığımdan habersizdim. Zakkum zehirli bir bitki. Evde çocuk, hayvan varsa aman diyeyim, sakın almayın. Yenildiğinde zehirliyor. Tabii bu görsel bir ay öncesine ait, şimdi çiçeklerini döktü. Birkaç santim boy attı. Umarım kışı atlatır ve yazın yine balkondaki yerini alır.


Evde durumlar böyleyken iki ayı geçkin bir süredir düzenli olarak spora gittiğimi de gururla yazabilir artık. Ortalama haftada 4-5  gün salona gidiyorum. Son bir aydır da ağırlık çalışmaya başladım. Yavaş yavaş da meyvelerini toplayacağıma inanıyorum. Salonun yaptığı meydan okuma sayesinde de ikinci hediyemi kaptım. Bu da ayrı bir motivasyon kaynağı oluyor benim için. Tatil sonrası üçüncü etabını da tamalayacağım. 




Bu arada spora giderken mahalle sakinlerimize günaydın diyorum. Neredeyse her gün karşılaşıyoruz bu aile ile. Bu fotoğraflarda bir ay öncesinden. Bugün yavrulardan birine rastladım. Kocaman olmuş. 



Spor iyi hoş da işin kilit noktası kesinlikle beslenme. Onu değiştirmedikçe yüzde yüz sonuç almak hayal.  Gün gelir onu da düzeltirim diyorum. Canım ne çektiyse, abartmamak koşuluyla yiyiyorum. Hazır yaptığım tatlıların görsellerini paylaşmışken tariflerinin linkini de buraya ekleyeyim. 



Görüldüğü üzere vaktimim çoğu evde geçiyor. Bu sene hava yüzünden uzun uzadıya bisiklet de süremedim. Sabah güllük gülistanlık olan hava akşam bir anda Nuh Tufanı simülasyonuna dönüşüyor. Arada kısa sürüşler yapıp yine Krakow'un güzelliklerini ve enteresan duvarlarının fotoğraflarını çekmeye devam ediyorum.









Böyle biriktirince yazacak birçok şey oldu. Güzel oldu. Ne demiş eskiler; sakla samanı gelir zamanı.

Atasözleri, özlü sözlerler, deyimler, eskilerin söyledikleri sözleri pek severim. Sıklıkla da konuşmalarımda yer veririm. Bu yüzden başlıkta da bunlardan birini kullanmayı uygun gördüm. Çünkü yaklaşık iki haftadır düzenli olarak baş ağrım var. Ara ara şiddetleniyor ve keyfimi kaçırıyor. Ağır baş iyidir hoştur ama ağrıyan baş değildir. Neyse Allah başka dert vermesin diyelim de yazıyı burada sonlandıralım. 

Muhtemelen bir sonraki Kahve Bahane yazısı tatilimden sonra yazarım. 
O zaman ne diyoruz (bana iyi tatiller); Bir sonraki Kahve Bahane yazısında görüşünceye dek, şen ve esen kalın. 
Kendinize zaman ayırmayı da ihmal etmeyin. 
Sevgiler.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

6 Ağustos 2021

Kahve Bahane #İstikamet Tarnow

Arada bir es vermek, rutinden bi nebze de olsa uzaklaşmak gerekir. İşte böyle bir es verme hikayesini okumak için buradasın sevgili okur. Bu sefer; kahve bahane, yeni yerler keşfetmek şahane diyorum. 

Her üç yılda bir tekrarlanan çilemiz var. Oturum kartı yenilemesi. Başvuru süreci sancılı değil de beklemesi pek sancılı. Kartı beklerken, pasaportumuzda yeni kartı gelene kadar Polonya sınırları dışına çıkamaz damgası varken, Krakow'a bir saat mesafede olan Tarnow'a gittim.
Muhtemelen arama motorunu açıp, Tarnow yazsanız karşınıza çıkacak Türkçe içerikli sayfanın sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Neden? Çünkü kendi halinde sessiz, hatta aşırı sessiz bir şehir. Polonya'da şehir kavramı da farklı. Voyvodalıklar var. Tam şehir olamayan ama bizim şehir diye nitelediğimiz yerlerin bağlı oldukları voyvodalıklar var. İşte bunlardan biri de Tarnow.

Aman o zaman sen bize ne anlatacaksın ki orayla alakalı derseniz, hop acele karar verme de okumaya devam et derim. Sizinle öyle her yerde bulamayacağınız tarihi bir bilgi paylaşacağım. Hiçbir şeyi olmayan bir yere insan neden gider? Vallahi biz kahve içmeye gittik. Maksat biraz değişiklik olsun, havamız değişsindi. Güzel de oldu. Ben sizin için fotoğraflar da çektim. Hava çok sıcak olduğundan kahve yerine limonata içtim. 













Tarnow sokakları da diğer Avrupa şehirleri gibi. Meydanda yer alan kocaman kilisesi, kısa ve sıralı evleri, bol bol heykelleri var. Bence en ilginç olanı ise kapak fotoğrafımda ve aşağıda farklı açılardan gördüğünüz anıt mezarı. Bu mezar Murad Paşa'ya namı diğer Jozef Bem'e ait.
Peki Jozef Bem kimdir? Nasıl Jozef iken bir anda Murad Paşa olmuştur? dediğinizi duyar gibiyim. 

Jozef, vakti zamanında Polonya'nın ünlü askerlerinden biridir. Birçok başarıya imza atan Jozef 1848 devriminin önde gelen isimlerindendir. Fakat bu sefer işler Jozef'in istediği gibi gitmemiştir. Eli sopalı Ruslara karşı istediği başarıyı elde edememiş ve direnişi kaybederek önce Paris'e oradan da Osmanlı'ya sığınmıştır. Jozef o kadar başarılı bir askerdir ki; kısa zamanda Osmanlı ordusuna katılmıştır. Halep'te görev almadan önce islamiyete geçip adını da Murad Paşa olarak değiştirmiştir. Tarih kitaplarında son askeri başarısı Halep'i Bedevilerin kuşatmasından kurtarması olarak yazılır ve ne yazık ki sıtmadan hayatını kaybeder. Gerçi bazı kaynaklara göre zehirlendiği de söylentiler arasındadır. Ama giden gitmiştir artık. Halep'e gömülür. 
Fakat ülkesine yaptığı hizmetleri unutmayan Polonya'lılar, Polonya için bu denli önemli olan birinin Halep'te gömülü naaşını doğduğu topraklara yani Tarnow'a getirmek ister. 1929 yılında onay çıkar çıkmasın da Papa "durun bakalım" der. Adam din değiştirdi. Biz bunu katolik mezarlığına gömemeyiz artık diyip ortalığı karıştırır. Kilise kafa kafa verir ve üstüne düşünür. En sonunda toprağın altına gömemiyorsak, biz de suların üstünde bir anıt mezar yapar, kemiklerini onun içine koyarız derler. Ve dediklerini yaparlar. İşte fotoğraflarda gördüğünüz devasa sütunların üstünde duran betondan tabut, bir anıttan ötedir. İçinde Jozef Bem'in namı diğer Murad Paşa'nın naaşı bulunmaktadır.




Yine içinde bir bilgi barındıran, günlük tadında bir kahve bahane yazısı yazmanın mutluluğu ile veda etme zamanı. O zaman ne diyoruz;
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın. 
Arada kendinize farklı mekanlarda kahve (hava çok sıcak ise bir limonata) ısmarlamayı da ihmal etmeyin.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.