29 Ocak 2017

Canavarın Çağrısı

Porsuk ağacı canavarı ile can sıkıntısının baş gösterdiği bir günün içindeyken karşılaştım. Oldum olası böyle fantastik filmleri severim. Kısa olması da büyük bir artı oldu benim için ve izledim. Açıkcası beklentilerim yok denecek kadar azdı. Tek istediğim biraz zaman geçirmekti. Fakat film bittikten sonra "ne güzel bir konusu varmış" hissini yarattığı için bu satırlar yazıldı.

Patrick Ness'in kaleme aldığı 216 sayfalık bir kitap olan " Canavarın Çağrısı " 2016 yılında beyaz perdeye taşınmış, imdb puanı 7,7 olan fantastik bir dram filmi.

 On üç yaşındaki Conor'ın yolunda gitmeyen hayat hikayesini konu alıyor. Yavaş yavaş ölüme yaklaşan bir anne, başka biriyle hayatını birleştirip uzaklarda kendine yeni bir yaşam kuran bir baba, okulda anlaşamadığı bir arkadaş grubu. Buraya kadar okuyup, bu bir Amerikan film klasiği, hani bunun fantastik yanı demeyin.
Conor'ın hayatı, evlerinin az ilerisinde yaşayan bir porsuk ağacının dev bir canavara dönüşüp her gün tam 12.07'de onu ziyaret etmesi ile enteresan bir hal alıyor. Canavar ona tam üç gerçek hikaye anlatacağını ve dördüncü hikayeyi de Conor'dan dinleyeceğini söylüyor. Zaten zor zamanlar geçiren Conor kendisine hikaye anlatmayı kafaya takmış ve kendisi hakkında tüm bilgilere sahip olduğunu söyleyen bir canavar ile başa çıkmaya çalışıyor. Canavar Conor'a bir gerçeği sakladığını ve bunu açıklaması gerektiği söylüyor ve filmin sonunda Conor bu gerçeği anlatıyor.

Kitabı okumuş olsaydım birçok satırın altını çizerdim. Film gerçekle yüzleşmenin zorluklarını çok güzel anlatıyor. İnsanın gerçekleri kendine itiraf edebilmesi aslında ruhunu özgür bırakan bir eylem. Eğer vaktiniz varsa, filmi izlemeden önce kitabını okumanız tavsiye ederim.


Yazdıklarıma ek olarak kitabın tanıtım bültenini de eklemek istedim.

On üç yaşındaki Conor için gerçek, korkuyla örülmüş koskoca bir duvar ve bu engeli aşabilmesinin tek yolu cesaretten geçiyor. Birileri Conor' a kabul edemediği gerçeği fısıldamalı...  Peki, her biri birbirinden çelişkili hikayeler anlatan korkunç bir canavar Conor'ın gerçekle yüzleşmesine nasıl yardımcı olabilir?

Patrick Ness'in efsane Yazar Siobhan Dowd'un özgün fikrinden esinlenerek kaleme aldığı Canavarın Çağrısı, yalnız bir çocuğun, onun hasta annesinin ve hiç beklenmedik ziyaretçisi canavarın cesur, karanlık ama gülümseten hikayesi...

Pek çok edebiyat ödülüne değer görülerek saygın kaynaklar tarafından yayımlandığı yılın en iyi kitaplarından biri olarak seçilen Canavarın Çağrısı, 2012 CILIP Carnegie ve CILIP kate Greenaway Madalyaları ile onurlandırılarak şimdiye dek hem yazarı hem çizeri bu değerli ödülü almaya hak kazanmış  tek yapıt olarak edebiyat tarihine geçmiştir.


Paylaş:

22 Ocak 2017

Çantanın Tarihi

Çantalara gönül vermiş ve kariyer planını bu konu üzerine yoğunlaştırmış biri olarak yazmakta çok geciktiğim bir konuyu masaya yatırmaya karar verdim bugün. Çantanın tarihi hakkında enteresan bilgileri bu yazıda bulabileceğinizi umuyorum. Tüm bayanların severek kullandığı bir aksesuar olan çantanın ilk çıkış hikayesini ve gelişimini benden dinlemeye hazır mısınız?

Çantaların insan hayatında yer alması Eski Mısır'a kadar dayanır. Hadi canım! kim çıkardı bu şehir efsanesini demeyin. Bakın mis gibi görsel ekledim. Kanıtlarım var. 


Şaka bir yana, hiyerogliflerde birçok çanta taşıyan erkek tasviri var. Buradan, çanta hanım kızlarımız için bir aksesuardır diyen beylere sesleniyorum. Yok öyle bir durum. Çantayı ilk sizin hemcinsleriniz kullanmış. Şaşırdınız değil mi?





Hep aynı yerde saymayan ve sürekli gelişen toplum, erken uygarlık döneminde çantanın kullanım alanını da genişletmiş. Köylüler tohum ve tahıllarını taşıyabilecekleri çantalar kullanmaya başlamışlar. Afrikalı rahipler ise lüks ve iktidarın sembolü olarak boncuklu torba çanları tercih etmişler. Böylelikle çantada süs anlayışının da temelleri atılmış.

Gel zaman git zaman, erkekler çanta kullanımı sürdürürken, hanım kızlarımız ince ruhlarını ortaya koyarak daha süslü çantalar kullanmayı tercih etmişler. Bunlara öyle çanta diyip geçmek yerine Hamondeys ve Tasques adlarını vermişler.




Bu kadar -mişli geçmiş zaman anlatımı yeter. Derli toplu bir anlatım için Kronolojik olarak çantanın gelişimini anlatmaya Rönesans döneminden başlıyorum. 
15. yüzyılda çantalar düğünlerde bir hediye alternatifiydi. Üstlerine evlenen kişilerin aşk hikayeleri işlenir ve evli çifte hediye edilirdi.

16. yüzyılda kabarık eteklerin yaygın olarak kullanıldığı dönemler, çantalar genel olarak eteklerin içine saklanılarak kullanılırdı. Erkekleri ise artık beline takmak yerine kıyafetlerinde saklayarak taşımayı tercih ederlerdi.




17. yüzyılda Yeni Çağ düşüncesinin temelleri atılırken çanta tasarımlarının gelişim kaydettiği bir dönemdir. Genç kızlara evlilik yapabilmeleri için çok gerekli bir yetenek olarak nakış öğretilirdi. Kızlar kendileri için çanta dikmeye ve onları süslemeye başladı. Böylelikle tarih dikiş sanatının yükselişine tanıklık etti. Zaman içinde çanta boyutları küçülmeye başladı.
18. yüzyılda kadınlar Retikül (hobo) çantalar taşımaya başladılar. Günün belli zaman dilimleri için farklı çantaların kullanılması fikri de bu dönem içinde olgunlaştı. 
19. yüzyılda erkeklerin günümüzde de tercih ettikleri "el çantası" terimi ortaya çıktı. Aklınıza eski zaman filmlerinde yer alan doktorların taşıdığı çantaları getirin. Oldukça fazla iç bölmesi olan ve elde taşınan çantalar sokaklarda yerini aldı. Bunu gören hanımlar rahat duru mu hiç, yeni bir moda akımı başlatmaya karar verdiler. Böylece çanta içine bölmeler ekleyip; opera gözlüklerini, kozmetik eşyalarını ve parfümlerini yanlarında taşımaya başladılar. 



20. yüzyılın başlarında Dünya Savaşları moda sektörünü de olumsuz etkiledi. İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından çantanın günümüze kadar uzanan hikayesi de büyük bir ivme kazanarak, bir moda ifadesi haline geldi. Artık hem pratik kullanım hem de stil sahibi olmak için insanlar çanta taşımaya başladılar. Arz talep meselesini fırsata çeviren Chanel, Louis Vuitton ve Hermes tasarımları ile çanta sektörünün öncüsü olmak için ilk adımlarını attılar. 

 Böylelikle çantalar günlük yaşamımınız vazgeçilmezi haline geldi. 





Paylaş:

12 Ocak 2017

Yeni Keşifler Serisi #1

Vaktimin büyük çoğunluğunu Blog Sözlük'te geçiriyorum.

İşte orada vakit geçirirken yeni bloglar keşfediyorum. O blogları okurken, neden ben bunları paylaşmıyorum ki  dedim kendi kendime ve keşfettiğim bloglar hakkında yazılar yazmaya karar verdim.




Bugün hakkında yazmak istediğim blog: Yenibirpost

Sinema, dizi, kitaplar, işinize yarayacak pratik bilgilerin yer aldığı bir blog. Hüseyin bey içeriği sürekli güncel ve her gün düzenli paylaşım yapan bir blog yazarı. Böylelikle her gün okuyacağınız yeni bir yazı sizi bekliyor.

Yeni şeyler öğrenmek için, canınız sıkıldığında moralinizi düzeltmek için, vizyondaki filmler hakkında bilgi sahibi olmak veya kitaplar hakkında inceleme okumak için ziyaret edebileceğiniz bir site. Umarım gün geçtikçe takipçi sayısı artar ve böyle güzel içerikler paylaşama devam eder.

Site adresi:  yenibirpost.net

Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.

Sevgiler.
Paylaş:

5 Ocak 2017

2016 yılında okuduğum kitaplar ve kitaplara ilişkin notlarım ( Bölüm 5)

Daha önce 4 bölüm halinde, 2016 yılında okuduğum kitaplara yer vermiştim. Şimdi paylaşacağım kitapları Blog sözlük kitap etkinliği çerçevesinde keşfettim.

Etkinlik kapsamında kitap okumanın birçok artı yönü var.

1-Belli bir süre belirlendiği için, sizi düzenli okumaya teşvik ediyor. O süre içinde kitabı bitirmek için çaba sarf ediyorsunuz.
2- Ayrıca ne okumalıyım acaba sorunundan sizi kurtarıyor.
3- Yapılan yorumlar sayesinde, aynı dönemde okunan bir kitabın, her bireyde bıraktığı farklı etkiyi gözlemleme şansınız oluyor.
4- Öneriler sayesinde bir çok yeni kitap keşfedebiliyorsunuz.
Kitap okuma grubuna göz atmak ve sözlüğe üye olmak isterseniz, link burada;


Şimdi gelelim kitaplar hakkında bir kaç satır karalama işine.

Kitap adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar
Yazarı: J. D. Salinger
Sayfa Sayısı: 208

Ne bir tarla, ne de bir çavdar var kitabın içinde. Hatta konuya mekan New York sokakları. Kitap, kendini yaşadığı topluma bir türlü adapte edemeyen ergenlik çağındaki bir bireyin,  okuldan atıldıktan sonraki 3-4 günün konu alıyor. Kitabın yazılış tarzı bana biraz Dövüş Kulübü adlı kitabı hatırlattı. Tabii burda sadece ergen bir gençlik vakasına tanıklık ediyorsunuz. Konu bakımında hiç bir benzer yönleri yok.

"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşı olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir."

" Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız, bir süre sonra, dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız. "



Kitap adı: Yılanı Öldürseler
Yazarı: Yaşar Kemal
Sayfa Sayısı: 112


Yaşar Kemal'in kalemine alışık olanlar içini içinde birçok sosyal mesaj barındıran, hikaye kurgusu biraz fantastik olan eserdir.
Üstat, sosyal ve kültürel baskıların insan üzerinde yarattığı psikoloji ve yaptırımları, bir çocuk üstünden kitaba işlemiş.







Kitap adı: Oğullar ve Rencide Ruhlar 
Yazarı: Alper Canıgüz
Sayfa Sayısı: 204

Kitabın giriş cümlesi," Beş yaş insanın en oldun çağıdır; sonra çürüme başlar." Böyle bir cümlenin arkasından 5 yaşında bir çocuğun absürt bir serüveni ile karşı karşıya kalırsınız. Olay kurgusunda ilerlerken bazen o çocuğun kocaman bir insan olduğunu düşünürsünüz. Ama asıl gerçek öyle değildir. O çocuk hiç büyümemiştir ve halen 5 yaşındadır.

"Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla yarmadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir."

" Bildiğiniz gibi bir şeylerin olması için mutlaka müteşebbis ruhlu bir ahmağın bu kuralı çiğnemesi gerekir."


Bir yazı dizisinin daha sonuna geldim. Farkındayım 2016 yılı kitap okuma sayım çok yukarlarda değil. Lakin ben böyle durumlarda bardağın dolu tarafını görmeyi seviyorum.

2016 yılını  23 kitap (7065 sayfa) ile noktaladım.

Şimdi 2017 yılında okunacakların listesini oluşturdum. Şu an listemde hali hazırda 19 kitap var. Listeme katkıda bulunmak amacıyla kitap önerilerinizi yazarsanız çok mutlu olurum.


1-  Suskunlar
2-  Cinler
3-  İlyada
4-  Kosmos
5-  Marsta Zaman Kayması *okudum.
6-  O
7-  Tesla Anlaşılmamış Dahi *okudum.
8-  Veba
9-  Dune Çocukları
10- Boğulmamak İçin
11- Ölümlü Makineler
12- İnsanın 1 Dakikası
13- Kadınsız Erkekler
14- Bana İtalya'yı Anlat
15- Golem ve Cin
16- Sis *okudum.
17- Kopyalanmış Adam
18-Savaş ve Barış
19- Kitab-ül Hiyel * okudum.















Paylaş:

4 Ocak 2017

2016 yılında okuduğum kitaplar ve kitaplara ilişkin notlarım ( Bölüm 4)


Kitap adı: Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Yazarı: Jose Saramago
Sayfa Sayısı: 60

 Bu kitabı okumadan önce eğer Saramago okuyacaksanız körlük ile başlayın derdim. Artık bu söylemimi değiştirecek bir başka kitabı var. Bilinmeyen Adanın Öyküsü, masalsı anlatımı ile sizi içine çeker. Saramago kendi metaforu ile insanın kendini bulma çabasını işler.

"Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin."

"İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz."

"Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir."

                                      " Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan  uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur."



Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.