20 Eylül 2017

Bisikletim Canım Benim


Tembellik yapmaktan ötürü yazmayı devamlı ertelediğim bir bisiklet maceram var. Bir tutam karınca'ya ayıracak 2 dakikanız varsa, anlatmaya başlıyorum.

Bisikletimi ne çok sevdiğimi biliyorsunuz. Bu siteye ilk ziyaretiniz ise an itibariyle sevdiğimi öğrenmiş oldunuz. 2017 yılında, canım Krakow'a yaz çok geç geldi ve çok erken gitti. Göz açıp kapayınca kadar deyimini burada kullanmak oldukça yerinde olur. O nedenle doya doya bisiklet süremediğini söyleyebilirim.

2 hafta önce havanın güzel olmasını fırsat bilip, her zamanki rotamızda ilerlemek üzere pedalladık. Bizim rotamız gidiş dönüş 36 kilometre. Tüm yol (bizim evimizle gideceğimiz yer arasındaki mesafe) boyunca bisiklet yolu var. Böyle olunca pedallama keyfimiz zirve yapıyor.

Benim inandığım, ama bu sene bir türlü gelmeyen yaz ayının başında bir aksiyon kamerası almıştım. Çok sık kullanamadım. Şansa, o gün havanın güzelliğini fırsat bilip kameramı da yanıma almıştım. Aldım da ne oldu? Gezimin en aksiyonlu yerlerinde kayıt dışıydı. Ben de pedalladığımız yolları size de göstermek için kısa bir video oluşturdum. Eğer fazladan bir buçuk dakikanız varsa, videoma göz atabilirsiniz. Yoksa okuma devam edin.




Gezinin başında, küçük bir çocuk bana çarptı. Bakın dikkatli okuyun lütfen. Bisikletim çocuğa değil, çocuk bisikletime çarptı. Minik bir yokuş iniyordum. Kısa bir iniş, sonra 200 metre bir düzlük ve aynı şekilde kısa bir çıkış. Genelde o inişte biraz hızlanırım. Çıkışta pedal çevirmemek adına. O gün de aynı şekilde pedallarken 10 yaşlarında bir ufaklık düzlük yerde, adeta bir yengeç gibi ilerliyordu. Yengeçleri bilirsiz. Düpedüz yürümeyi beceremezler. Çocuğu görünce frenleri azıcık sıktım. Çocuk da arada bir arkasına bakıyordu. Dedim ki, gördü beni herhalde. Artık ne tarafa gideceğine karar verir. Ama veremedi. Benim tam olarak durmama fırsat vermeden, geldi sağ omuzunu bisikletin sol gidonuna indiri verdi. Yavaşladığım için yere düşmekten kurtuldum. Sadece sendeleyerek olayı atlatmış oldum. Bu herkesin başına gelebilir. Lakin ikinci anlatacağım olay benim için tam bir sürprizden ibaretti.

Tyniecka denen yere kadar sürüp, orada mola veriyoruz. O gün de farklı bir plan çizmemiştik kendimize. Mola verdiğimiz yerde, bahçe içinde bir lokanta var. Kielbasamızı yedik. Yanında da Tynicka'lı pederlerin manastırda imal ettiği biralardan içtik. Buraya kadar her şey normal. Sonra dönüş yoluna koyulduk. Tahminimce 6 kilometre sonra, bisiklet yolunda ilerlerken, bir polis bizi durdurdu. İlk önce Lehçe bir şeyler söyledi. Lehçe bilmediğimizi söylediğimiz de ise, hemen ekip arkadaşını çağırdı. Adam gayet kibar bir şekilde iyi günler diledi ve alkol alıp almadığımız sordu. Biz de evet dedik. O zaman çekin bakalım şöyle yan tarafa dedi. Hayda. Zaten üniformalı kişilerden korkarım ben. Üniforma fobim var sanırım. Polis görünce heyecanlanıyorum. Bisikletten indiğimde resmen dizlerim titriyordu. O haldeyken polis alkol testi yapacağız dedi. Senelerdir araba kullanırım. Araba kullanacaksam kesinlikle içmem. Türkiye'de bir kez bile alkol testine denk gelmemiştim. Onu üflemeyi de merak ediyordum doğrusu. Neyse hepimize sırayla üflettiler. Ben 0 promil çıktım. Canım pedeler alkolsüz bira yapmışlar demek ki. Bizimkilerden biri 0,5 promil, bir diğeri 0,6 promil çıktı ve oturum kartlarımızı istediler.  Bir polis oturum kartlarını kontrol ederken diğer polis gayet kibarca " arkadaşlar, Polonya kanunlarına göre alkollü bisiklet süremezsiniz. Eskiden arabada olduğu gibi sınır 0,2 promildi. Lakin bu sene başında 0,9 promil olarak güncelledi" dedi. Bu arda artık benim titreyen dizlerimde derman kalmayınca kaldırıma oturdum. Eğer geçen sene böyle bir kontrole denk gelmiş olsaydık, bisiklet tekerleklerinin havalarını indireceklerini öğrendim sonradan. Cezayı kesip, bisikleti kullanmanıza izin vermiyorlarmış.
Yaklaşık 10 dakika süren bu olay sırasında bilin bakalım benim kameram kayıtta mıydı? Tabii ki hayır.
Beklediğimiz 10 dakika boyunca, tüm bisiklet sürenleri durdurdular. Ve hayır cevabını aldıkları sürücülerden de uzaktan cihaza üflemelerini rica ettiler. Ayrıca bisikletlerin gece sürüşüne uygun olup olmadığını da kontrol ettiler. Işıkları olmayanlara da ceza kesiyorlarmış. Bunu da sonradan öğrendim.
Tüm bunlar yaşanırken ve ben kaldırımda otururken, bunu bloguma yazmalıyım dedim. Bana bir görüntü lazımdı. Ben de polislere çaktırmadan bir kare fotoğraf çektim. Gerçi Polise sizinle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyorum deseydim hayır demezdi. Orasıda ayrı bir konu.



Şimdi gelelim kıssadan hisse bölümüne. Polonya'da yaşadığımız bu sıra dışı deneyim sonrası, bisiklet bir araç mıdır? sorusunun cevabını bulmuş olduk. Evet değerli okuyucu bisiklet bir araçtır. Onun da farları olmak zorunda. O da trafikte var olan diğer araçlar ile aynı haklara sahip. Umarım Türkiye'de de bir gün bisikletler araç olarak değerlendirilir ve hak ettiği değeri görür.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

12 Eylül 2017

Şekersiz Kek Tarifi


İşlenmiş şeker ile yollarımızı ayırları uzun bir süre oldu. Artık eskisi kadar kendisine özlem duymuyorum. Bu duymadığım özlem bazı dönemlerde nüks ediyor. İçimde oluşan şekerli bir şeyler yeme dürtüsünü bastırmak adına farklı tarifler deniyorum. Az sonra vereceğim tarifi de böyle sancılı bir günde yaptım ve oldukça başarılı oldu. Daha önce, dünyanın en kolay ve leziz kek tarifini paylaşmıştım. Şimdi sıra içinde işlenmiş şeker olmadan yapılan kek tarifinde. Ben deneysel bir çalışma yaptığım ölçüleri bir hayli küçük tuttum. Vereceğim tarif iki kişi için ideal. Eğer daha fazlasını yapmak isterseniz, verdiğim ölçüleri iki katına çıkartmanız yeterli olur.

Ben içinde un ve şeker olmayan bir atıştırmalık istiyorum derseniz daha önce paylaştığım
Harika bir atıştırmalık olan enerji topları tarifime göz atabilirsiniz.

Malzemeler: 


1 adet yumurta
1 çay bardağı üzüm pekmezi
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı zeytin yağı ( mutfakta zeytin yağından başka bir yağ kullanmayalı da uzun zaman oldu)
4-5 adet hurma ( ince ince doğranmış)
6-7 adet ceviz
1 adet küçük boy havuç rendesi
1 çay kaşığı tarçın
2 çay kaşığı kakao
2,5 çay bardağı un
1 paket karbonat ( veya kabartma tozu)

Yapılışı:

Malzemeleri karıştırmadan önce fırını 180 dereceye ayarlayın. O ısınana kadar siz çırpma işlemini halletmiş olursunuz.
  •  Yumurtayı mikser yardımı ile güzelce çırpın. İşin püf noktası yumurtayı fazla çırpmaktan geçiyor. 
  • Pekmezi ekleyip çırpma işlemine devam edin. Yaklaşık olarak 2 dakika yeterli olacaktır. 
  • Karışıma; süt, zeytinyağı, hurma, havuç rendesi, ceviz, kakao ve tarçını ekleyip karıştırın.
  • Tüm malzemeleri ekledikten sonra, 1 çay bardağı unu ekleyip karıştırdıktan sonra kabartma tozunu ilave edin ve karıştırın.
  • Geldik son aşamaya, en son 1,5 çay bardağı unu da karışıma ekleyin. Hafif sıvı bir kek hamuru oluşacak. 
  • Ben 12'li muffin kek kalıbı kullandım. Eğer kek kalıbınız yoksa, en küçük kek kalıbı da işinizi görür.
  • Kalıba döktüğünüz kekinizi önceden ısıttığınız fırına koyun ve saatinizi 20 dakikaya ayarlayın. 20 dakika sonra misler gibi kekiniz hazır olmuş olacak. 
İşin püf noktası : Kekiniz pişerken fırın kapağını açmayın. 

Şekersiz nasıl kabaracak bu kek diye endişe içindeyim. Hatta keki yaparken endişelerimi instagram hikayemde paylaşmıştım. Açıkcası gayet güzel kabardı. Tadı ise normal keke göre az şekerli. Açıkcası benden geçer not aldı ve blogumda yerini almayı başardı. Aslında, hafta sonu bisikletle polis çevirmesine denk geldiğim olayı anlatacak bir yazı yazacaktım. Öncelik onun olmasına rağmen bu kek tarifini araya sıkıştırmak istedim.

Yaptım, yedim ve paylaştım. Artık sıra sizin marifetli ellerinize kalmış. 
Afiyet olsun.
✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

10 Eylül 2017

Blogspot Uzantısını Kaldırma


5 Yıl boyunca blog adresimde yeralan blogspot ibaresiyle dün yollarımızı ayırdık. Kısa bir kesintinin ardından artık yoluma www.birtutamkarinca.com olarak devam edeceğim. Açıkcası böyle daha güzel oldu. Zaten blog ismim uzundu. Blogspot eklentisi ile çarşaf gibi oluyordu. Geçiş sürecinde, teknik bir aksaklık dolayısıyla eski yazılarım takipçilerimin okuma listesine yeniden düşmüş. Vermiş olduğum bu rahatsızlık yüzünden özür dilerim. Tam 400 kişi olmuşuz diye sevinirken dün 1 kişi takipten ayrılmış. Sanırım bu blog sahibi ne yapıyor böyle diyerek çekti gitti. Ne yapalım canı sağ olsun.

Alan adımı değiştirdim lakin, Blogspot'un alt yapısını kullanmayı bırakmadım. Çünkü oldukça basit ve ben artık buna çok alıştım. Bazı blog yazarı arkadaşlarımla konuştuğumuz zaman artık wordpress'e  geçme zamanın geldi diyorlar. Evet alt yapı olarak çok gelişmiş bir sistem ama dedim ya blogspot benim ilk göz ağrım ve şimdilik bana yetiyor. Ayrıca takipçi eklentisinin olmasını çok seviyorum. Wordpress'e bu eklenti yok. Açıkcası mail ile takip işine çok sıcak bakmıyorum ben. Çünkü çok fazla blog takip ediyorum ve onların hepsine mail yoluyla abone olsam mail kutum her gün dolup taşar. Ben böyle düşünürken sadece mail yolu ile takip edilen bir sisteme kendimi entegre edemem. Böyle de açık sözlüyüm.

Adresimde yer alan blogspot uzantısını nasıl kaldırdım? 

Sorusunun cevabı aslında oldukça basit. Bir miktar maddi külfeti var. Çünkü blogununuz taşımak istediğiniz alan adını satın almanız gerekiyor. Ben alan adımı isim tescilden aldım. Senelik 9 dolar ödeyeceğim. Alan adını aldıktan sonra, blogspot kontrol panelinden: Ayarlar - Temel - Yayıncılık bölümünde yer alan "+blogunuz için üçüncü taraf bir URL ayarlayın" sekmesini tıkladım.





 Açılan pencereye yeni aldığım alan adını yazdım ve kaydet butonuna bastım. Bu aşamada bir hata mesajı veriyor. Aslında sizden bir onay istiyor. Size vermiş olduğu kodları, alan adını aldığınız siteye gidip tanıtmanızı istiyor. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra yeniden geri dönüp kaydet butonuna bastığınızda ise 24 saat içerisinde yeni alan adına yönlendirileceksiniz mesajını alıyorsunuz. Benim blogum 30 dakika kadar kısa bir süre içerisinde yönlendirildi.


Sorunsuz bir şekilde geçişi tamamladığıma göre, hız kesmeden birtutamkarinca.com olarak yola devam etmeliyim. Ne de olsa, karınca olmak bunu gerektirir.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

5 Eylül 2017

İşte Bunlar Hep Paradoks



Havalar soğudu. Bu sene bir değişiklik yapıp kışı üzgün karşılamamaya karar verdim. Soğuyan havalar karşısında düşen moralimi yüksek tutma derdindeyim. 3 gündür süregelen baş ağrımı saymazsam herşey yolunda şimdilik. İşte bunlar hep içsel çabalar....

Çamaşır makinemizi biz almadık. Kendisi oturduğumuz evin bir parçası. 3 haftadır yıkadığım çamaşırlarda anlamsız bir koku oluşmaya başladı. Biraz araştırdım. Makinenin kireç yüzünden böyle bir pislik yapabileceği bilgisine ulaşır ulaşamaz, soluğu markette aldım. Makine temizleyicisi ile makineyi boş çalıştırdım. Şimdi herşey düzeldi. İşte bunlar hep yaşama uğraşı...

Az buçuk ingilizcemle, deli cesaretimi de yanıma alarak geçen hafta bir iş görüşmesine gittim. Bana göre iyi geçmesine rağmen halen ses seda çıkmadı gittiğim yerden. Aslında çıkmamasına da sevindim. Olumsuz geri dönmedikleri sürece herşey yolunda. İşte bunlar hep umut...

Blogumda mini bir anket oluşturdum. Blogumu takip eden çoğunluk kahve bahane serisini okumaktan zevk aldığını söyledi. Ben de kitap yorumları ile blogu boğmama kararı alarak, okuduğum kitaplara dair yorumlarımı 1000kitap ve goodreads hesaplarımda paylaşmaya başladım. Paylaştıkta güzel geri dönüşler aldım. Şimdilik herşey yolunda. İşte bunlar hep saygı...

Bu bayram kimseye bayram mesajı göndermedim. Benden bir etkileşim göremedikleri için, kimse bana bir bayram mesajı da göndermedi. Benim için, bayram dedikleri şey yılın diğer günlerinden farksız geldi geçti. İşte bunlar hep deneysel analizler...

Kararlar alıp dururken, pek azını hayata geçirebildiğimi fark ettim. İngilizce kursuna gitmeye karar verdim. Sadece karar verdim. Eyleme ne zaman geçeceği konusunda hiçbir fikrim yok. İşte bunlar hep tembellik...

Severek takip ettiğim blog yazarlarının vedaları canımı sıktı. Veda yazılarını okurken, "erken mi pes ediyorlar." dedim. Bazısı anonim olmak için bıraktı blogunu, bazısı ise artık anonim olmaktan sıkıldığı için. Bazısı geri dönüş alamadığı için vazgeçti blogundan. İşte bunlar hep kafa karışıklığı...

Yeni yılda blogumda bir etkinlik düzenleyeceğim. Bunun için çalışmalara başladım. Bu sene bloguma en çok yorum yapan iki yazara Krakow'dan bir hediye göndereceğim. Yılbaşında elinde olacak. Bu etkinliğin fikir babası, blogunu bırakıp giden yazarlardan biri. İşte bunlar hep etkileşim... 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.