Poland etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Poland etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2018

Krakow'dan Kış Manzaraları - Winter in Krakow


Battaniyeniz, sıcak kahveniz veya çayınız hazırsa size içinizi üşütecek kareler göstereceğim. Polonya kışı ile ünlü. Daha ne kadar soğuk olabilir dediğimde beni şaşırtmaya devam ediyor. Geçen hafta hissedilen hava sıcaklığı -21 dereceydi. Bu senenin rekoru bu. Tabii ki şimdilik. Daha önümüzde kapıdan baktırıp, kazma kürek yaktıran Mart ayı var.

Ben hafif bir karayel veya poyraz estiğinde bile üşüyen bir insandım. İstanbul'da bahar gelip millet kısa kollularla gezmeye başladığı dönemlerde ben üstüme bir şey almadan sokağa çıkmazdım. Şimdi durum tam tersi. İnsan kesinlikle yaşadığı yerin iklimine ayak uyduruyor. Bu tecrübe ile sabittir.  Polonya'da geçirdiğim ilk kış ayında, kesin ölürüm bu soğuktan diyorum. Şimdi hava -5 derece ve ben "bugün hava güzelmiş" cümlesini kuruyorum. Nerden nereye...

Bazen fotoğraf paylaşıyorum instagram hesabımda. Arkadaşlarım Yasemin o soğukta insan yaşamaz diyorlar. Aslında size küçük bir sır vereyim mi? -10 dereceden sonra havanın daha ne kadar soğuk olduğunun hiçbir önemi yok.

Geçen hafta soğuklar gelince bizim meşhur Wisla dondu. Kim mi bu Wisla? Polonya'nın en uzun nehri. İşte size donan nehirden birkaç kare fotoğraf. İnsanlar üstünde yürümüşler. Açıkcası nasıl cesaret etmişler bilmiyorum. Oldukça tehlikeli. Düşünsenize buz bir kırılsa buz gibi suyun içinde bulur insan kendisini.

*Görselleri net görebilmek için üzerine tık yapmayı unutmayın.








Bana en ilginç gelen ise yolların, kaldırımların ve arabaların beyaz görünüşleri. Sanırım arabaların üstündeki nemden oluşan o tabaka donmuş. Yollar için de geçerli. Araba kirli değil resmen donmuş.








Kışı tam anlamıyla yaşadığımız bu günlerde objektifime takılanlar bunlardan ibaret. Nisan ayında kapımızı çalacak olan paskalya için meydanda minik dükkanların kurulması yakındır. Onları fotoğraflamayı ve paylaşmayı çok seviyorum. Umarım hava güzel olur ve blogum için güzel kareler yakalama imkanı bulabilirim.

Bizim buralarda durum bu. Sizin oralarda kış nasıl gidiyor?

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

14 Ekim 2017

Kahve Bahane #6

Bu hafta benim için biraz sancılı geçti. Geçen cumartesi sırt ağrısı ile uyandım. Krem ve ilaç takviyesine rağmen ağrı peşimi bırakmadı. Ağrı kesicilerin etkisi geçince slow motion durumuna geçiyorum. Böyle hareketleri kısıtlayan acılar hiç benlik değil. Ben, bir saat bir yerde oturamayan insanım. Salondan mutfağa geçerken ömrümden ömür geçiyor. Kaplumbağa hızı ile yaşamak gerçekten zor. Şu saatten sonra kaplumbağalara saygı duyuyorum. Eğer kaplumbağaysanız ve bir yerden bir yere gitmeye çalışıyorsanız, hayat sizin için çok zor.


Peki bu acı beni yerimde oturmaya mecbur etti ama ben dinledim mi? Hayır tabii ki. Ağrı kesicileri içip, hafta sonu yine bir klasik müzik konserine gittim. Bu sefer yanıma minik not defterimi almayı da ihmal etmemiştim. Müziği dinlerken aklıma gelenleri not aldım. Güzel bir kısa öykü yazabilirim.


Pazar günü sinemaya gitmeye niyetliydim lakin sırt ağrım yüzünden onu ertelemek zorunda kaldım. Buralarda harika bir film vizyona girdi. Adı, Loving Vincent. Filmi Van  Gogh'un hayatını, kendi tablolarıyla hazırlanmış bir hikayede izleme şansı veriyor. Benim gibi Van Gogh hayranıysanız, kesinlikle sizin de izlenecekler listenizde yerini alması lazım.


Rengi yeşil olan içeceklere karşı bir zaafım var. Yeşil renk Smoothie beni resmen kendine çekiyor. Bu güne kadar birçok değişik çeşidini tattım. Yasemin, bu smoothie nedir mi dediniz? Taze sebze ve meyvelerin püre haline getirilmesi sayesinde hazırlanan bir içecek demek doğru olur. En son içtiğimin içinde; yeşil ve kırmızı elma, kivi, muz, armut ve üzüm vardı. Ama benim favorim; ıspanak, marul, zencefil, avokado ve yeşil elma ile hazırlanmış olanı.


Yeşil renkten konu açılmışken,  yakın zamanda bir çorba tarifi denedim. Enfes oldu. Rengi de yeşile yakın. Pek yakında, kış aylarında içinizi ısıtacak çok sağlıklı bir çorba tarifi blogda yerini alacak.

Bu Krakow'da geçirdiğim ilk Ekim ayı. Daha önce bu dönemlerde hep Türkiye'de oluyordum. İşin aslı kentin en güzel zamanı kaçırıp duruyormuşum. Sanırım sonbahar en çok bu şehire yakışıyor. Yazın bol bol fotoğrafladığım o güzelim yeşil ağaçları asıl şimdi görmelisiniz. Kırmızı, sarı, kahverengi yaprakları ile en ünlü ressamların tablolarını solda sıfır bırakacak cinsten. Parklarda yürümenin ayrı bir tadı var. Sanırım ilk kez sonbaharı çok sevdim ben. Sokaklarda gezinirken çektiğim fotoğrafları genellikle instagram hesabımda paylaşıyorum. Bloga eklediğim fotografların kaliteleri çok düşüyor. Bu konudan çok muzdaribim. Eğer bu sorunun bir çözümü varsa ve beni aydınlatırsanız mutlu olurum.



Havalar soğuyunca pek dışarı çıkmadığımı biliyorsunuz. Şimdi gelelim beni bu soğuk havalarda dışarı çıkarmayı başaran şeye. Daha önceki kahve bahane yazılarımda acaba şöyle mi yapsam, böyle mi yapsam diye yazıp durduğum konuya bir netlik kazandırdım. Lehçe kursuna başladım. Haftada 3 gün 2,5 saat. Toplam 1 ay sürecek. Bu bir ay sonunda A1 seviyesinin yarısına gelmiş olacağım. Umudum o yönde. Oldukça yoğun bir şekilde ders işliyoruz ve her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Giderek zorlaşıyor ve karmaşık bir hal alıyor. Bildiğiniz gibi Lehçe öğrenilmesi en zor dillerden biri. Her kelimenin kişi zamirine göre çekimleri farklı. Bundan böyle ingilizceye laf edecek olursam şaşı olayım.

Ders çalışmanın yanı sıra, renkli kalemlerimin eşliğinde, masa başında zaman geçirmeyi seviyorum. Mandala boyama kitabı almıştım geçen sene. Şimdi günde 10 dakikamı onu boyamaya ayırıyorum. Beni rahatlatıyor. Onun dışında, bu sene kendi ajandamı kendim hazırlamak için kolları sıvadım. İlk Bullet Journal denememi yaptım. Şimdilik kendisi ile aramız çok iyi. Detaylı fotoğrafları ile yakında o da blogda yerini alacak.  Pintereste sayısız çeşidi var. Hepsi birer sanat eseri sayılır. Çizim yeteneği olan kişilerin bullet journal ajandaları harika olmuş. Benim ajandam sanat eseri olmasa bile şirin oldu diyebilirim.

Türkiye ziyaretimde aldığım tüm kitaplar okundu ve biz kitapsız kaldık. Bu yüzden iki hafta önce kendime beyaz bir kindle aldım. Siyah olanı ise er kişisine verdim. Şimdi kitap okumaya tam gaz birlikte devam edebiliriz. Hafta sonları en büyük eğlencemiz kitaplarımızı alıp kitap kafeye gitmek. En son gittiğimiz kafeye resmen aşık oldum. Ayrıca menüde türk kahvesi bulmak benim için çölde su bulmaya eş değerdi. Türk kahvemi yudumlayarak saatlerce kitap okumanın zevkini hiçbir şeye değişmem. Uzunca bir süre başka yere girmek istemeyecek ayaklarım. Beni hep onun olduğu sokağa yönlendirecek.


Daldan dala atladığım blog yazımın sonuna geldim. Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşmek üzere.
Kendinize iyi davranın.
Sevgiler.

Ben bu yazıyı sevdim diyorsanız; diğer kahve bahane yazılarına erişmek için tık yapmanız yeterli.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

5 Haziran 2017

Smoczy pokaz nad Wisłą - Ejderha gösterisi


Kraków her sene yazın gelişini birbirinden güzel sanat etkinlikleriyle taçlandırıyor. 3 Haziran gecesi ise bu etkinliğin en can alıcı kısmı gerçekleştirildi. Kraków'un maskotu haline gelmiş olan ejderha temalı bir su gösterisine imza attı.  Vistül nehri kenarında müzik eşliğinde havai fişek gösterisi vardı. Dev Ejderhalar Vistül üzerinde tatlı bir yürüyüşe çıktılar. 45 dakika boyunca süren gösteri, görsel açıdan bizi doyurdu. Özellikle gösterinin ilk başında yapılan Flyboard tam anlamıyla harikaydı. Bu etkinliğe benzer olan Wianki Kraków'a 2015 yılında katılmıştım. 2016 yılında tatile denk geldiği için bir gün ile kaçırmıştım. Bu sene yeniden izleme imkanı yakaladığım için şanslıyım. Benim için tek kötü yanı; ev yakın nasıl olsa başlamaya yakın gideriz demek oldu. En son gidenlerden olduğumuz için yer bulmakta oldukça zorlandık. Zaten adamlar çok uzun. Hepsi direk gibi önümüzde sıralanmıştı. Böyle olunca bizde kıyısından köşesinden seyredebildik. Seneye burada olursam, gösterinin başlamasına iki saat kala gidip yer kapacağım. Akıllandım.
Şimdi bu kadar dallandırıp budaklandırıp anlattın Yasemin. Hani bunun bir görseli yok mu demeyin. Amatör olarak biraz çekim yaptım ve sessizce linkleri buraya bırakıyorum.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz.
Wianki Kraków 2015
Kraków ejderhasını tanıyalım






Paylaş:

23 Şubat 2017

Fat Thursday

Polonyalılar için yağlı bir gün bugün. Adı üstünde Tlusty Czwartek  yani Fat Thursday.


Peki nedir bu Tlusty Czwartek?

Katoliklerin paskalya bayramına kadar gerçekleştirecekleri perhizden önceki son gün olarak biliniyor. Bu günden sonra dindar olan kesim, paskalya bayramına kadar yediğine içtiğine biraz daha dikkat edecek. O nedenle bugün bol bol yemek serbest. Sofralarda oldukça yağlı, çeşitli ve genelde kızartılmış hamur işi gıdalar görmek mümkün. Bunlardan biri de Paczki (ponçiki).

Daha önce Paczki hakkında bir yazı yazmıştım. Bu görsel de oradan kalma. Niye oradan kalma olduğunu yazının sonunda açıklayacağım.


Paczki bugünün önemli bir parçası. Paczki için Amerikalıların çok sevdiği donutun hala kızı desek yeridir. Donut gibi ortasında bir delik yok. Onun yerine ortada gül marmelat dolgusu var. Ay ben gül sevmem derseniz, çeşitli dolguları da mevcut. Benim favorim vişne ve çikolata dolgulu olanı.
İnanışa göre bugün paczki tüketmezseniz, yıl boyunca uğursuzluklar yakanızı bırakmaz.


Krakow'un tam şehir merkezinde yer alan minicik bir panczki dükkanı var. Aslında evden çıkarken sabah vakti çok sıra olmaz ve ben de oradan alışveriş yapabilirim diye düşünmüştüm. Lakin ne mümkün, sabah saatlerinde bile önünde kuyruk vardı. Sanırım Krakow sınırları içerisinde en güzel ponçiki onlar yapıyor. Eğer sizin de yolunuz Krakow'a düşerse Gorące Pączki dükkanına uğramayı ihmal etmeyin. Normal günlerde böyle sıra yok.




Ben halen bir panczki alamadım. Eve dönerken yeniden şansımı denemek istiyorum. Sıra olmayan veya az sıra olan bir dükkan bulursam bir panczki de ben yerim bugün.


Krakow hakkında daha çok paylaşım görmek isterseniz instagram hesabıma beklerim.

Sevgiler.



Paylaş:

26 Kasım 2015

Christmas hazırlıkları

Krakow'da Christmas hazırlıkları başladı. Sokaklarda dev yılbaşı ağaçları kuruluyor. Meydan da hummalı bir çalışma var. Meydan çok güzel oluyor bu zamanlarda. Küçük ahşap dükkanlarda bir çok el yapımı şey sergileniyor. Yöresel yemekler yiyebiliyoruz. Yılbaşı için binbir çeşit süs eşyası oluyor. Heyecanla dükkanların açılmasını bekliyorum. Meydanı merak edenler için link ekliyorum. Günün her saati kamera ile izleyebilirsiniz.
Krakow meydanı canlı yayın için tık tık
Dün soğuk havaya rağmen sokaklardaydım. Biraz dükkanları gezdim.Kendime yılbaşı temalı bir mutfak önlüğü aldım. Bu aralar içimden dikiş dikmek gelmiyor. Türkiyeden dönerken getirdiğim ipler ile kendime bir kazak örüyorum. Bunu bitirince bir hırka örmeye niyetim vardı. Lakin ip fiyatları gördüm ve dudağımı uçukladı. 100 gr ip için 13 Zloty yani yaklaşık 10 TL gibi bir rakam gördüm. Ben şook :):) 4 tane alsam hırka için,  hazır bir hırka parasına denk geliyor. Bakalım daha uygun satılan yerler var mı araştırma yapmalıyım. Kış günlerinde örgü örmeyi seviyorum. Keşke Türkiye'den dönerken biraz ip alıp gelseymişim :)


Paylaş:

19 Ağustos 2015

Krakow'dan hediye olarak ne alınır?


İstanbul için geri sayım başlamışken, birkaç hediye almak için mağazaları geziyorum bu hafta.
Krakow'da her sokakta hediyelik eşya satan mağaza bulmak mümkün. Meşhur ejderhası ile ilgili birçok alternatif mevcut. Fakat Krakow'un nesi meşhur derseniz gönül rahatlığıyla kehribar taşı diyebilirim. Lehçe adı amber olan bu taş, Baltık Denizin'den çıkartılıyor. Merkezde amber taşı ile yapılmış takıları satan mağazalar var. Oldukça pahalı bir taş. Gümüş ve altın kaplama seçenekleri de mevcut. Her bütçeye uygun çok şirin şeyler var kısacası. En iyisi hepsini gezip tüm alternatifleri görmek. Bazı dönemlerde indirimleri oluyor.

İşin en zor kısmı beni bekliyor. Kime, ne almalıyım sorunsalı. Valizimin yarısı Nachnuch çantaları ile dolacak. Geri kalan kısmına kıyafetlerimi ve hediyeleri sığdırmaya çalışacağım. Hedefim tek valiz ile yolculuk yapabilmek. Bakalım başarılı olabilecek miyim ?

Bilgisayar çantam, kabin bagajım, kendimi kaplumbağa gibi hissettiriyor. Uçuşlarımın arası oldukça kısa. Muhtemelen Almanya havaalanına küçük bir maraton beni bekliyor Günü geldiğinde maceralarımı yazarım.



Paylaş:

10 Ağustos 2015

Board Games

Hafta sonu eğlencemiz olmaya aday, masa oyunları. Yeni yeni keşfetmeye başladık. Bu hafta sonu da böyle oyunların oynandığı bir kafeye gittik. Kafede istemediğiz kadar oyun çeşidi bulmak mümkün. Tabii Lehçe. Onun için, biz de kartları okumaya gerek duymayacağımız bir oyun oynadık.

İlk önce geçen hafta sonu oynadığımız dixit oyunundan bahsetmek istiyorum. Oyun hikaye anlatmaya dayanıyor. Elinizde kartlar oluyor ve siz bir kart seçip , o karta uygun hikaye bulmaya çalışıyorsunuz. Masada ki diğer oyuncularda sizin anlattığınız hikayeye en yakın kartlarını seçiyorlar. Kartları karıştırarak masaya açıyorsunuz. Oyunun amacı birkaç oyuncunun kartınızı doğru tahmin etmesi. Eğer herkes doğru tahminde bulunursa puan alamıyorsunuz. Onun yanı sıra eğer kimse kartınızı tahmin etmezse de puan yok. Yani öyle bir hikaye anlatmalısınız ki bir kaç oyuncunun doğru tahmin etmesini sağlamalısınız :):)

Cafe de ise The Resistance oynadık. Gerçekten çok zevkliydi.  Biz 6 kişi oynadık. 4 iyi oyuncu, 2 kötü oyuncu oldu masamızda ve iyiler ile kötülerin savaşı başladı :) Oyunun şöyle özetleyebilirim. Her turda kartlar dağıtılıyor. Oyuna başlamadan önce gözlerimizi kapatıyoruz. Ve sadece 2 ajan birbirini tanımak için gözlerini açıyor. Daha sonra masadaki herkes kimin ajan olduğunu bulmaya çalışıyor.

Cafeden de bahsetmeden bitirmek istemedim. Adı Hex cafe. Merkeze yakın bir yerde. (Burada çoğu yer merkeze yakın zaten :)) Rezervasyonsuz gitmek zor. Tüm masalar dolu oluyor. Ayrıca bir artısı da menü fiyatları çok çok ucuz :)

Şimdi yeni oyunlar peşindeyiz. Oynadıkça yazmaya devam ederim ben.
Sevgiler.









Paylaş:

30 Temmuz 2015

Amerika'nın Donutu Varsa, Krakow'un Ponçikisi var

Polonya'da oldukça ünlü olan bir tatlı Pączki. Bu tatlının kendi günü bile var. O gün milyonlarca Paczki tüketiyorlar. Yine işin ucunda dini bir tören var fakat ben ayrıntılarını bilmiyorum. Eğer öğrenirsem o konu hakkında da bir yazı yazarım. 
Şimdi dönelim Polonya'nın donutuna. Şekil itibariyle donutun ortası delik olmayan hali Bir de Paczkinin içi dolgulu oluyor. Sanırım yöresel olanında gül reçeli var. Ben gül reçeli sevmediğim için genellikle vişne çikolata dolgulusunu alıyorum. Çay ile süper bir uyumu var.  Marketlerde satılanlar güzel olmuyor. Tazecik olmalı ki yumuşacık olsun. Ben Rynek meydanında yer alan küçük bir dükkandan alıyorum. 
Eğer yolunuz Polonyaya düşerse Gorace Paczki'ye kesinlike uğrayın.



Paylaş:

28 Temmuz 2015

Oskar Schindler's Factory Krakow

Hafta sonu Krakow'da yer alan Schindler'in fabrikasına gittim. Fabrika bugün bir müzeye dönüştürmüş ve içinde 1939-1945 yılları arasında Krakow'da yaşanılan iki ayrı hayat tarzı yansıtılmış. Alman işgali sonrasında Krakow sokaklarında hakim olan günlük hayat ve Yahudiler için örülen duvarların arkasında, acılar içinde geçen hayatlar gözler önüne serilmiş. Bir insanın nasıl nefret dolu olduğunun en büyük katınlarından biri de bu müzenin içinde gizli. Nazilerin beş yıl boyunca Yahudilere kan kusturduğunu, gezdiğim her adımda hissettim. Neden ve niçin soruları kafamda dönüp durdu. Neden bu kadar büyük bir nefret vardı Adolf Hitler'in içinde. Bir insan çocukların ruhuna eziyet etmek ile ne kazanabilirdi.

Gördüklerim beni çok etkiledi. Bu nedenle çoğu yerin fotoğrafını çekmedim. Büyük bir saygı duydum Oskar Schindler'e. Çok büyük bir yüreğe sahipmiş. Onun sayesinde birçok Yahudi hayatta kalabilmeyi başarmış.



















Oskar Schindler'in göstermiş olduğu büyük özveri ve emeğin hikayesinden yola çıkılarak, Schindler'in Listesi adlı film 1993 yılında beyaz perdeye aktarılmıştır. 




Paylaş:

21 Temmuz 2015

Hafta sonu eğlencesi

Geçtiğimiz hafta sonu mangal partisine davetliydik. Arkadaşımız Polonyalı ve Krakow'un 70 km uzağında yer alan Zlota'da yaşıyor. Biz de alışverişimizi yaptık. Bir araba kiraladık ve düştük yollara.
Krakow'da araba sürmek çok rahattı. Korna çalan yok, sizi deli gibi sollamak isteyenler yok, makas atalım derdinde olanlar hiç yok. Takip mesafesinden haberdarlar. Bütün ışık kurallarına sonuna kadar uyuyorlar. Giderkenden arkadaş kullandı. Dönerken hepsi sarhoş olduğu için o görev bana kaldı. Gerçi bende bayıla bayıla kullandım. Çok özlemişim araba kullanmayı.

Gideceğimiz yer hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece evde 2 köpek olduğunu biliyordum. Bu beni biraz korkuttu. Köpekleri çok severim lakin sadece uzaktan. Hislerimi tek kelime ile özetleyecek olursam, eve vardığımız zaman hayran oldum. Bahçesine, ağaçlarına, doğasına ve evin şirinliğine.

Her yer yemyeşildi. Açıkcası kışı çok sert geçtiği için ben bu kadar fazla yeşillik ve meyve ağacı beklemiyordum. Şimdi bol bol fotoğrafladığım yerleri anlatmaya başlayabilirim.


Kazlar, tavuklar, horozlar ve onların korucusu Gandalf 'ın mekanı aşağıda gördüğünüz fotoğraf. Hep beraber mutlu mesut yaşıyorlar. Ev sahibi tavukların bir kaçının her daim durduğunu, bazılarını da yemek için yetiştirdiği söyledi. Ohh ne güzel herşeyin en doğalıyla besleniyorlar. Bu konuda çok kıskandım onları.






Daha sonra bizi serasına götürdü. İçinde daha önce hiç görmediğim kadar iri domatesler vardı. Patlıcan, kabak, biber, salatalık, karalahana bile vardı serada.


Evin bahçesi tam benlikti. Hamakta sallanırken çok güzel hayaller kurdum. Böyle bir evim olsaydı. Yazları ne güzel bahçede dikerdim dikişlerimi. Azıcık mola verince elmalarımdan, eriklerimden toplar yerdim.




















Tabii biz böyle açık havayı bulunca çocuklar gibi tüm gün hopladık zıpladık. Bizim gittiğimiz yerlerden oyuncak alma gibi tuhaf bir saplantımız var. Bu oyuncağıda Dubai'den almıştık. Çok eğlenceli bir şey. Gagi ile uzun zaman oynadık.


İşte bu da hayallerimi süsleyen motor. Aşık oldum kendisine. Serg'in motoru olabilir ama tam benim için yapmışlar. Böyle alcak motorları çok severim ben. Gerçi bunu yerinden kaldıramam, 600 cc lik bir motor bu ama olsun bu aşkıma engel değil. Bunu görünce yine motor alma duygularım depreşti. Ehliyetim ve montum hazır keşke bir de motorum olsa.



 İşte bu da büyük an. Gandalf ve ben aynı karenin içinde yer aldık.




 Hatta daha ileri gidip ona dokundum bile. Bir ara ayağıma bastı. Birde böyle üstüme doğru gelip gözlerini gözlerime dikince, içimde korku patlamaları yaşadığımı inkar edemeyeceğim. Ayağım da ertesi gün biraz acıdı ama olsun. Dev bir köpeğe dokunmanın mutluluğunu yaşadım Gandalf sayesinde.








Tüm gün hop aşağı, hop yukarı derken akşam saatlerine doğru ateş yaktılar. Gece yarısına kadar ateş etrafında sohbetler edildi. Her şey iyiydi hoştu lakin böyle bir ateş başında elimde çayım olsun çok isterdim.





Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.