15 Aralık 2019

Yurt Dışında Çalışma Hayatı


Polonya'da işe başladığımda yurt dışında çalışma hayatına dair bir yazı yazma fikri vardı aklımda. Yazıyı yazabilmek için biraz zaman geçmesini bekleyeyim dedim. Biraz fazla beklemiş olabilirim. 10 Aralık 2019 tarihinde Polonya'da çalışma hayatımın başlangıcının birinci yıl dönümünü kutladım. Bir yıllık zaman zarfında işimi de değiştirdim. Önceki firmam dünyaca ünlü tanınmış bir firmaydı. Şimdiki firmam ise dünyaca ünlü olmasa bile kendi alanında güzel işler yapan bir firma.

Yazıyı okumadan önce kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. Bu yazıyı kaleme alan kişi yani bendenizin Türkiye'de de köklü bir çalışma geçmişi var. Buna devlet dairesi, özel sektör ve Banka dahil. Hal böyle olunca da daha derinlemesine bir kıyas içine girdim. Şimdi dilimin döndüğünce yurt dışındaki çalışma hayatına dair izleminlerimi aktarmaya geldi sıra.



1- Çalışma Saatleri

Yurt dışında çalışma saatleri Türkiye'deki gibi esnetilebilir değil. İş veren sizden 8 saat çalışmanızı bekliyor. Onun dışında kaldığınız her dakikayı fazla mesai olarak beyan etmek zorundasınız. 14 sene boyunca Türkiye'de çalıştığım hiçbir iş yerimde fazla mesai parası almadım. Türkiye'de fazla mesainin adı işini sevmek ve dört kolla sarılmak. Eğer 8 saat çalışıyorsan sen özverili bir eleman değilsin gözüyle bakılıyor. 

2- Sosyal Hayat

Günde 8 saatten fazla çalışılmadığı için sosyalleşmeye vakit kalıyor. Mesai bittikten sonra  ister sporuna gidiyorsun ister arkadaşlarınla buluşuyorsun. Tam biriyle buluşmak için sözleşmişken, müdürlerden biri gelip; "arkadaşlar bu akşam bir saat fazla çalışmalıyız" demiyor. 

3- İşe Giriş Çıkış Saatleri

Bunun esnek olması çok güzel. Sabahın sekizinde ofiste ol demiyor kimse. İstersen saat 10'da işe gidebiliyorsun. Anahtar kelime günde 8 saatini doldurmak. Bunu ilk başlarda biraz yadırgadığımı söyleyebilirim. Yeni yeni alışmaya başladım. Bazen ofise dokuzda gittiğime birçok kişi iş başı yapmış oluyor. O zaman kendimi geç kalmışım gibi hissediyordum. Bazen de erken gittiğim için erken çıkıyorken yanlış bir şey yapıyormuş hissine kapılıyordum. Yavaş yavaş bu düzene alışsam bile arada bir halen garip geldiğini itiraf etmeliyim.


4- Çalışan ve Müdür İlişkisi

Bey, bayan kavramını yıkan bir ilişki var burada. Takım liderinize, yöneticinize, müdürünüze, herkese ismiyle hitap ediyorsunuz. Kimse de size hop bu ne saygısızlık demiyor. Böyle olunca da daha samimi bir ortam oluşuyor. Ayrıca aksaklıkları burada daha rahat dile getirebiliyorsunuz. İlk iş yerimde günlük ve haftalık toplantılarımız vardı. Orada takım lideri modumuz belirleyecek renkli toplar getiriyordu. Herkes o gün kendini nasıl hissediyorsa onları o topu seciyordu. kavanozdaki renklerin çokluğu o gün takımın modunu yansıtıyordu. Topların çoğunluğu yeşil ise iyi, kırmızı ise durum vahim demekti.

5- İş yerindeki Sosyal Ortam

Bu konuda bir tık dertliyim. Türkiye'deki çalışma ortamı sıcaklığını tam anlamıyla yakalayamadığımı söyleyebilirim. Aslında çok normal. Arada bir dil engeli var. Karşınızdaki kişi ile ana dili dışında başka bir dilde iletişim kurmaya çalışınca pek tat vermiyor. En azından bana vermiyor. Ayrıca Polonya halkı da pek öyle sosyalleşmeye can atmıyor. Bu durum ara ara canımı sıksa bile artık ben de alıştım. Sanırım biz iş yerinden çok fazla şey bekliyoruz. Burada durum biraz daha farklı. Onlar sadece işlerini yapıp gitmeye programlanmış gibiler. Daha bir kere hafta sonu ne yaptın diye soran biriyle karşılaşmadım. Çünkü iş dışında ne yaptığınla pek alakadar olmuyorlar. 

6- Yıllık İzin

Her çalışanın hayalidir yıllık izin. Burada bol keseden dağıtıyorlar. Türkiye'de en fazla 17 gün (iş günü de değil) izin hakkı kazandığımı hatırlıyorum. Burada ise bir sene için 26 iş günü (cumartesi, pazar dahil değil) izin hakkım var. Bundan iyisi şamda kayısı. Ayrıca resmi tatil hafta sonuna denk geliyorsa şirket hafta içi bir gün onu izin olarak veriyor. İzin konusunda pek bir cömertler.


7- Öğle Yemeği ve Yol Parası 

Öğle yemeği ve yol parası kavramı yok. Olmamasının da bir eksisini görmedim zaten. Çünkü maaşlar burada daha iyi. Ayrıca burada öğle yemeğini herkes evinden getiriyor. Şirketlerin kocaman mutfakları var. İçinde tabak, bardak, çatal, kaşık, mikrodalga, kahve makinesi, buzdolabı ve bulaşık makinesi var. Böylelikle istediğiniz şekilde beslenebiliyorsunuz. Bu uygulamayı anlattığımda bazı arkadaşlarım ne saçma demişti. Türkler arasında beğenmeyenler de var. Ben bunu seven ve savunanlardanım. Çünkü dışarıda her gün ne yiyeceğiz derdinden çok çekmiştim zamanında. 
Benim şimdiki şirketim yol parası vermiyor ama işe bisiklet ile gider gelirsen para veriyor. Ay sonu en çok bisiklet kullanan kişilere hediyeler veriyor. Bunlar güzel şeyler. 


Bir yıldan sonra benim aklıma gelenler ve gözlemlediklerim bu şekilde. İlerleyen zamanlarda tecrübelerim biriktikçe belki bu konu hakkında yeni yazılar yazarım. Eğer aklınıza takılan ve sormak istediğiniz ve cevabı burada olmayan bir soru varsa yorum kısmına yazabilirsiniz. Ben böyle açıktan sormak istemiyorum derseniz, blogda yer alan iletişim kısmından bana ulaşabilirsiniz.


✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

17 yorum :

  1. Çalışma hayatı kişisel, toplumsal ve ekonomik gelişmişlikle ilgili bir konu sanırım. Haliyle bizim o seviyelere gelişimiz çok uzun yıllar alacak gibi. Burada patronlar çalışanlarımın karnını ben doyuruyorum havasında. Resmi kurumlarda ise liyakatsizlik sorunu var. Yani neresinden tutarsan elinde kalıyor. Umarım birileri çıkar da bizim iş yeri de aynen böyle diye yorum yapar. Yoksa çok umutsuzum çok...

    YanıtlaSil
  2. çok iyi fikir ya bunu yazman. yani, yurtdışında çalışmak ülkemizden daha iyi. biçok yönden. bir de yurtdışında daha çalışkanlar yaa. izin bayağı fazlaymış. diğer avrupa ülkelerinde daha az olmalı. yine de senin orda çalışmak daha insanca ama anlaşılan :)

    YanıtlaSil
  3. Siteniz içeriğini ve temasını beğendim.Emeğinize sağlık,sizi takibe aldım.Zaman ayırmak isterseniz sizi de beklerim.Sağlıcakla Kalın.

    https://www.fragmanlarizle.com/

    YanıtlaSil
  4. öncelikle, her ne kadar objektif de olsa çok faydalı olduğuna inandığım bir yazı.elinize sağlık.
    sonralıkla, türkiyede kimsenin çalışma ortamı,izin vs sorduğuna tanık olmadım. hep 'ne kadar kazanıyorsun?' diyorlar. bu çalışanların işişne sarılmak diye fazla mesai, çok yönlülük diye her işi yapmaları, takım lideri değil de patron ile çalışmaları gibi şeyleri sıradanlaştırıp normalleştirdiklerinden midir, yoksa mecburen de olsa geçim derdiyle para eksenli bir dünyada yaşadıkları için midir bilemiyorum. nihayetinde türkiyedekilerin çooook zengin değilsen paraya para demiyorsan neden yurtdışında yaşadığına anlam vereceklerini sanmıyorum.

    YanıtlaSil
  5. Bisiklet olayına bayıldım ben...

    YanıtlaSil
  6. Bu yazıda kıskandığım tek şey 8 saatlik çalışma sistemi oldu. Ne yazık ki Türkiye'de çoğu sektörde günlük çalışma saati çok fazla. Sırf bu yüzden bile kendi işimi kurmak istiyorum.

    YanıtlaSil
  7. Geçen sene erasmus için Polonya'daydım, yazınızı okurken biraz duygulandım. :) İş ortamını çok güzel açıklamışsınız, paylaşım için teşekkür ediyorum, sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. son yazıma koydum bu güzelim yazınııı :)

    YanıtlaSil
  9. çok güzel paylaşım olmuş benimde yurt dışına çıkasım gerldiii :)

    YanıtlaSil
  10. Polonyadaki hayat şartlarını öğrenmiş olduk,elinize sağlık..😊

    YanıtlaSil
  11. çok güzelmiş ya:) nazar atmış olabilirim :) nazarlık filan önlem alın :)

    YanıtlaSil
  12. Yakın bir arkadaşım mühendis, Polonya'ya öğretmen olarak gitti. O kadar mutlu ki mesai yok dert yok asla oraya dönmem diyor. Keşke hepimiz istediğimiz yerlere gidebilsek ne güzel siz şanslı olanlardanmışsınız.

    YanıtlaSil
  13. Her şeyiyle çok güzel bir yazı:)

    YanıtlaSil
  14. İnsan okurken durup durup " nası yaa" diyor :)
    Mutlu olun, öyle kalın.

    YanıtlaSil
  15. Esnek işe başlama saatleri olması ilginç. Avusturyada erkenden başlar mesailer ama 8saat kuralı burada da var. En hoşuma giden de maaşların vaktinde bankaya yatması. Türkiye de 20 yıl çalıştım ve hep düzensizlik yaşadım bu konuda.

    YanıtlaSil
  16. Öncellikle güzel bir konu yazmışsınız bence bunu çeşitlendirmelisiniz ama bisiklet fikri ve ödüllendirmeyi sevdim gerçi o esnek çalışma saatleri çok hoşuma gitmedi gerçi düzenlerini bozmayalım şimdi elinize sağlık kolay gelsin.

    YanıtlaSil

*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.