21 Mart 2018

Sessiz Çığlık



Şanslı olmak! diye düşündü uzunca bir süre. "Ne zaman gözlerimi hayata açtım ve bir amaç edindim biliyorum. Bilinçim oluştuğunda tek duyabildiğim müziğin harika ritmiydi." dedi. Bugüne kadar kaç senfoniye eşlik ettiğini bilmiyordu. Konser öncesi herkesin sağa sola koşuşturması, provalar ilerledikçe müziğin kusursuz bir hal alıp, en güzel melodilerin ilk onun kulağına çalınmasına alışmıştı artık. Gece gündüz bitmeyen bir görevin ağırlı altındayken, hayatın onu bulunduğu noktaya sürüklemesine şükrederdi. Bilirdi ki, çoğu onun kadar şanslı değildi bu hayatta. Kimi yalnızca bir kişi ile geçirirdi hayatını, kimi şehrin tüm gürültüsünü içinde hissederek yaşamaya mecbur bırakılırdı. O ise ruhunu besleyebileceği en güzel yerdeydi.

Biletler satışa çıkıp tükenince; salondaki tüm koltuklar dolunca içini çocukça bir heyecan kaplardı. En güzel elbiseleri ile kapıdan içeriye adım atan insanları gördükçe neşelenir. Tüm yorgunluğunu unuturdu. Müziğin başlamasıyla birlikte kendini müziğin ritmine kaptıran insanlar... Bu görüntüyle huzur bulurdu tüm benliği. "Keşke bu anlar hiç bitmese; salonu dolduran insanlar portenin üzerinde yer alan notaların bir ezgiye dönüşmesine sonsuza kadar tanıklık edebilseydi." derdi.

Tüm benliğiyle müziğe kulak verdiği ve kendini seslerin büyülü tınısına kaptırdığı bazı zamanlarda bir çift göz hissederdi üzerinde. "Acaba beni fark ediyor mu? Yaşadığım bu hazzı o da hissediyor mu?" diye düşünmekten kendini alamazdı. Gözlerine değen bu bir çift göze içten bir gülümse ile karşılık vermeyi, evet ben de seni hissediyorum ve görüyorum diyebilmeyi çok isterdi.

O herkesin gördüğü açıdan değil de bambaşka bir açıdan görüyordu orkestra şefinin havada dans eden batonunu, yaylı çalgıların titreyen yayları, üflenen yan flütleri, piyanoyu aydınlatan ışıkları. Hayata karşı bir isyanı yoktu ama aynı yerde olmaktan kimi zaman sıkılıyordu. Bir koltuğa oturarak dinliyor olsa farklı mı olacaktı müziğin tınısı? Anlamsız bir merak içerisindeydi.

Hayatını adadığı bu salon onun evinden öte tüm dünyasıydı. Yaşamını bir peri masalına benzetirdi. Bunun başka bir açıklaması olamazdı ona göre. Sonra bir gün; ansısız, o sevimsiz konuşma çalındı kulağına. Hiç bu kadar kötü bir ses duymamıştı. Salonu yıkmaktan bahsediyorlardı. Evini değil! dünyasını yıkmaktan bahsediyordu bu adamlar. İçinde sessiz bir çığlık kopmasına rağmen sessizliğini bozamadı. Evimi, dünyamı yıkıp beni öldürmekten bahsediyorsunuz diyemedi. Sitemini kime, nasıl dile getirecekti ki? O her zaman dinleyen taraf olmuştu. Kim bilir, bir gün konuşacak olsa neler neler söylerdi.

Şu an tek istediği, duydukları karşısında boyunu bükmekti. Onu da yapamadı. Çünkü dimdik durarak salonun tüm yükünü omuzlarında taşımak onun bu hayattaki tek göreviydi...

Bu yazı Krakow Filharmonia salonunun içinde tüm heybetiyle köşede duran ve konsere gittiğimde bana göz kırpmasına şahitlik ettiğim beyaz sütuna hitaben yazılmıştır.


✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

12 yorum :

  1. Bu kadar mı güzel anlatılır. Kutluyorum yürektennnn :))

    YanıtlaSil
  2. Çok hoş, kalemine sağlık Yasemin.
    Hayatta farklı bakış açıları yakalayabildiğimiz sürece başkalarının hayatlarını yaşayamadığımız için şikayet etmek yerine kendi yaşamımıza renk katmanın imkanını bulacağız sanırım.
    Hareket edemeyen bir sütun bile anın tadını çıkarmayı biliyor. Biz ise ya geçmişin hatalarına ya da geleceğin endişelerine saplanıp kalıyoruz.

    YanıtlaSil
  3. harika! oraları şöyle bi turlayıp geldim sayende :)

    YanıtlaSil
  4. ne güzel bir düşünce ve öyküüüüü :) yaz böle şeyler yiaaa :)

    YanıtlaSil
  5. Bence sık sık deneme yazmalısın. Ben de çok beğendim.

    YanıtlaSil
  6. Süper olmuş! :)
    Ben de beklerim bloguma, sevgiler! :)

    YanıtlaSil
  7. Elinize sağlık...Kahve bahane yazısından buraya zıpladım.. Ruhum, kalbim doydu bu yazınızla. Aslında acıdı desem daha doğru, bazı şeyleri yeniden hatırlamaktan dolayı.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  8. Çok güzel olmuş Yasemin, ilk yayınladığında görmüştüm ama ancak okuyabildim.. Süper olmuş özellikle içinde müzik olması beni çok etkiledi. Gözlerim parladı resmen :))
    Kalemine sağlık

    YanıtlaSil

*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.