Sizin oraları bilmem lakin Krakow’a resmen kış geldi diyebilirim. Artık hava durumu tahminlerinde çift haneli sayları göreceğimiz günler pek uzak. Bugün sabah kar yağışıyla güne merhaba dedik. Nedense bu sene; bu kış hayatta kalamayacakmışım gibi hissediyorum. Canım evden dışarı adımımı atmak dahi istemiyor.
Bakmayın böyle serzenişte bulunduğuma mental olarak kendimi hazır hissettiğimde sabah yürüyüşlerime geri dönerim.
Sanırım böyle hissetmemin bir nedeni de İzmir’den yeni dönmüş olmak. Orada tişörtle gezerken bir anda sıfır derecelere maruz kalan bünye şaşkın ve üzgün.
Şaşkın olan bir diğer şey de göbeğim. Hazır İzmir’e gitmişken uzun zamandır sahip olmak istediğim göbek piercingini yaptırım. Şu an süreç sıkıntısız ilerliyor. İnternette pek kötü senaryolar okudum. İyileşme süreci sıkıntılı oluyor deniyordu. Umarım öyle şeyler yaşamam. Şimdilik beni tek zorlayan şey düşük bel giymek.
Bir ara ne modaydı şu düşük bel. Sonra yüksek beller çıktı. Şimdi de yüksek bel giymeye alışmışım. Düşük bel giymek bi garip geliyor. Biz de her şeye pıt diye alışmaya meyilliyiz maşallah.
Bir maşallah da kendime alayım. Çünkü istikrarlı bir şekilde ilerlediğim Lehçe dilinde bayağı yol katetmişim. Yeni bir kurs ile görüşüyorum. Ve oradaki seviye tespit sınavında beklediğimden daha iyi bir sonuç aldım. Lakin, biliyorum ki sınav için daha kat etmem gereken yol uzun ve çetrefilli. Açıkçası Aralık ayında kendimi biraz dinlendirmek istiyorum. Ocak ayında yeniden maratona başlarım.
Bu kısa arada, İzmir’den aldığım kitaplarımı okurum. Seneler sonra ilk defa yıllık kitap okuma hedefimin altında kaldım. Hayatıma Lehçeyi dahil ettikçe Türkçe okumalardan uzaklaştım.
Beynim ise çorbaya dönmüş durumda. Gün içinde çalışma dilim İngilizce, süreli İngilizce mail oku, mail yaz, milletle konuş. Akşam özel derste Lehçe konuş. Gün sonunda beynimin içinde üç dil halay çekiyor. Ve bazen Türkçe bir şeyler anlatırken akıcı olamıyorum.
İnsan kınadığını yaşamadan gitmezmiş bu dünyadan. Umarım benim de sonum yarım yamalak Türkçe konuşan Almanlar gibi olmaz. Tam bu sebepten ötürü fırsat bulduğum her zamanda Türkçe kitap okumaya sürdürüyorum.
İki satır yazarım diye oturdum ekran başına lakin laf lafı açtı, kahve bahane için uzun bir yazı oldu. Sırf bu yüzden şimdi yazmayı sonlandırıyorum.
O zaman ne diyoruz;
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek;
Şen ve esen kalın.
Kendinize renki bir çift çorap almayı ihmal etmeyin. Hem kış ayında ayaklarınız sıcacık olur hem de hayatınıza biraz renk katmış olursunuz. Fena mı olur!
Sevgiler.


0 yorum :
Yorum Gönder
*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.