Çocukluğumda hiç atlıkarınca bindim mi anımsamıyorum. Tek anımsadığım, hafızam beni yanıltmıyorsa panayır gibi bir etkinlik olduğu dönemlerde teyzemin bizi Gülhane parkına götürdüğü; balerin, fincan gibi oyuncakla bindiğimi hatırlıyorum ama atlıkarınca anılarımda yok.
Her noel arifesinde Krakow'un ana meydanından farklı bir yerde, küçük bir meydana atlıkarınca getiriyorlarmış. Bunu geçen sene atlıkarınca gelip gittikten sonra öğrendim. Ve tam bir sene o atlıkarıncayı görmenin hayalini kurdum. İşte bugün o hayal gerçek oldu. Oldu olmasına da, hiç hayal ettiğim gibi olmadığını itiraf etmeliyim. Ben daha ışıl ışıl bir atlıkarınca beklerken; korku filmlerine yakışır bir atlıkarınca ile karşılaştım. Biraz izlediğimde üstündeki tarih dikkatimi çekti. Sonrasında dur bakalım bu atlıkarıncayı bir araştırayım dedim ve ilginç bilgilerle karşılaştım.
Meğerse bizim atlıkarınca 130 yaşındaymış. 1894 yapımı olan bu atlıkarıncanın büyük bir olasılıkla Macaristan'dan geldiği tahmin ediliyor. İkinci dünya savaşına kadar Cieszyn'de aktifmiş. Savaştan sonra atıl durumda yıllarca bir köşede kaderine terkedilmiş. Taaa ki tarih meraklılarının onu onardığı güne kadar. Tüm orijinalliği korunarak çalışır hale getirilmiş. Böylece sadece Polonya'da değil, tüm Avrupa'daki açık hava etkinliklerinde kendine bir yer edinmiş. Ayrıca Polonya'lı yönetmen Jana Jakuba Kolski’nin"Serce, Serduszko" adlı filminde de rol almış.
Bilirsiniz ki, öğrendiklerimi paylaşmayı severim. Paylaşılacak bir şey kalmadığını göre, alın bu bilgiyi ne yaparsanız yapın diyerek kapanışımı yapabilirim.
Bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Hayatınızda her ne oluyorsa olsun, içinizdeki çocuğun isteklerine kulak vermeyi ihmal etmeyin.
atlı karınca çok çok severim bakmasını yani fotosunu çekmeyi, yani hayatın bir panayır gibi olduğunu anımsatır, müzikleri de öyledir :) masum çocuksu ruhumuzu yansıtır. yazdığın karuzelin de hikayesini çok sevdim :)
YanıtlaSil