12 Mayıs 2018

Yalnızlık



Hava oldukça sıcaktı. Baharın gelişiyle birlikte çimenler uzamaya başlamış, güneş tüm ışıltısını yeryüzüyle cömertçe paylaşmayı kendine bir görev edinmişti. Bruno her zamanki gibi sabahın erken saatlerinde uyanmak zorundaydı. Yatak odası küçükçüktü. Bir penceresinin olmasını, gözlerini açar açmaz güneş ışınlarından gözlerin kamaşmasını ne çok istediğini düşündü. Bu düşünceler içinde gözlerini kırpıştırırken, bugün tembellik yapmak istediği söyledi kendi kendine. Bu rahat yataktan kalkıp şimdi kim yollara düşecek düşüncesi aklında dans ederken annesinin sesini işitti. Annesi Bruno'ya gitme zamanının geldiğini hatırlatıyordu. Dünyaya geldiğinden beri dur durak bilmeden çalışıyordu Bruno. Keşke bir gün, sadece bir gün, yalnız başıma amaçsızca dolaşabilsem kırlarda diye geçirdi içinden; kapıda onun gelmesini bekleyen ailesine doğru yürürken.

Bugün de diğer günler gibi yuvalarına yemek bulma telaşı içindeydiler. Gökyüzünün eşsiz maviliğine doğru uzanan çimlerin arasında yemek bulmak zor olmasına zordu ama daha eğlenceliydi. Bruno, çimlerin içinde ilerlerken kendini amazon ormanlarında geziniyormuş gibi hissediyordu. Her adım atışında karşına ne çıkacağını bilmeden ilerlemenin verdiği heyecanı seviyordu. Bugün rotaları baharın gelişiyle yemyeşil gözüken tepeye çevirmişlerdi. Yol uzundu. Yavaş yavaş tırmandılar. Yürürken kardeşleri ile şakalaşan Bruno yolun nasıl ayaklarının altından kayıp geçtiğini anlamadı.

Düzlük alana geldiklerinde Bruno'nun gözüne o koca ağaç ilişti. Hep uzaktan görüyordu bu ağacı. Tek başına orada öylece duruyordu. Kardeşlerinden ve işinden sıkıldığı zamanlarda o koca ağaca bakıp, keşke onun yerinde olabilsem diyordu. Yürümekten yorulan aile üyeleri küçük bir mola vermeye karar verdiler. Sonuçta karıncaların da kısa bir molaya ihtiyacı vardı. Bunu fırsat bilen Bruno, bu kısa molada dinlenmek yeri ağaçla sohbet etmeye karar verdi. Çünkü onun hikayesini öğrenmeyi çok istiyordu. Acaba yalnızlık düşündüğü kadar güzel bir şey miydi? Ufak ve hızlı adımlarla heybetli ağacın yanında soluğu aldı.

Merhaba dedi usulca ve bekledi. Ağaçtan ses gelmedi. Bir iki adım daha attı. Ağacın gövdesine iyice yaklaştı ve daha gür bir sesle tekrarladı merhabasını. Ağaç tüm içtenliğiyle cevap verdi Bruno'ya. Böylelikle sohbet etmeye başladılar. Bruno, burada tek başınasın, seni her gördüğümde senin yerinde olmayı hayal ediyorum dedi. Ağaç derin bir iç çekti. İşin aslı öyle değil genç karınca, yalnızlık bir anlık veya kısa süreliğine güzel olabilir sadece dedi. Aslında bir ormanda doğmuş olmayı ve diğer ağaçlarla yan yana olmayı; tatlı bir meltemin yardımı ile dallarımı diğer ağaçların dallarına dokundurmayı; onlarla sohbet edebilmeyi ne kadar istediğimi bilemezsin. Sanırım benim görevim burada, bu tepe üstünde, gölgemde serinlemek isteyenlere ev sahipliği yapmak. Yalnızlığımı gölgemde dinlenirken sohbet eden insanların sesleriyle gideriyorum dedi. Bruno, gözlerini kocaman açmış, tüm şaşkınlığıyla ağacın söylediklerini dinlerken anesinin sesini duydu yeniden. Mola bitmişti ve gitme vakti gelmişti. Bruno ağacın yalnızlığına çok üzüldü. Bundan böyle onu fırsat buldukça ziyarete geleceğine söz vererek ağacın yanından ayrıldı.

Uzunca bir süre çalıştılar. Kış aylarında tüketebilmek adına yemek stoklarına birçok yemek eklemenin verdiği hazla evin yolunu tuttular. Bruno dönüş yolunda ağaçın ona söyledikleri düşündü. Sabah kalktığında yalnız başına olmak istediğini hatırladı ve aslında bunun hiç iyi bir fikir olmadığını anladı.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

8 yorum :

  1. Yalnızlık zor şey. İnsan için de ağaç için de fark etmiyor demek ki. Emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. Bu hikayeyi ders kitaplarına koyup okutmalı tüm çocuklara. Empati daha nasıl öğretilebilir ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle minik hikayeler yazmaya devam ediyim en iyisi. Sevdim ben bu işi.

      Sil
  3. Hikayeyi sevdim. Şu da bir gerçek; insan yalnızlığını da sevmeli. Sesler içinde kendinin ne istediğini duyamayabilir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Her şeyin azı karar fazlası zarar sanırım.

      Sil
  4. Hikayenin giriş kısmında kendimi Bruno gibi hissederken, sonunda gidip bir ağaca sarılmak istedim. Hatta ilk işim bu olacak! Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bisiklet gezisi sırasında fotoğrafta ağacı görünce öyle hissetmiştim. Orada öyle yalnız durduğu için bu hikaye yazıldı. Ayrıca ağaçlara sarılmayı da çok severim. Kocaman bir ağaç gördüğümde sarılıyorum. Sarılın bence. Çok güzel çünkü.

      Sil

*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.