20 Temmuz 2018

Kahve Bahane #22


Gökyüzü gri, alabildiğince bulutlarla kaplı. Çocukluğumuzda bakıp, türlü türlü hayvanlara benzettiğimiz bulutlar gibi de değil üstelik. Kasvetli ve sevimsiz. Güneş o bulutların ardında saklanıyor. Küstürdük mü ne yaptık, bir haftadır o gül cemalini göremez olduk.

Hal böyle olunca duygular bunalımlara gebe. Enerji barım her geçen gün bir nebze daha azalıyor. Demiştim ya güneş enerjisi ile çalışıyorum ben.

Benim için, bu kasvetli ve sevimsiz havalarda yapılabilecek en güzel şey, bir fincan kahve eşliğinde okuduğum kitaplarda yer alan dünyalara doğru gezintiye çıkmak. Bu sıralar verimli okumalar gerçekleştiriyorum. Sene başında okuma hedefimi 70 kitap olarak belirlemiştim. Biraz az gibi gözükebilir lakin hedelerimin arasında ingilizce kitap okumaları da vardı. Bir aydır ingilizce okumaya ağırlık veriyorum. İngilizce kısa hikayeler okuyorum. Şu ana kadar 8 kitabı okundu diye işaretledim. Toplam 551 sayfa ingilizce okumuşum. Bu insanlık için mikro bir adım olabilir fakat benim için büyük bir adım.

Adım atmak güzeldir. Sizi zinde tutar. Adım sayar bir saatim var. Günde 8.000 adımın altına düşmemeye çalışıyorum. Spor yapıyorum. Koşmayı tam olarak hayatıma entegre etmiştim ki, hafif bir sakatlık geçirdim. Bu nedenle bir ay kadar koşamayacağım. Aslında üç gün dinlenip koşma çabalarım oldu. 15 günün sonunda ayağım "hop Yasemin dur bakalım" dedi. Ben de koşamadığım için yürüyüş yaparım. Her şeyin bir alternatifi var sonuçta. Hıh.


 Tam burada bir karikatür vardı. Fakat 2020 yılının sonunda telif haklarından dolayı çizerlerin bloglardan para talep etmeleri yüzünden, eklediğim karikatürün  telifi olup olmadığını da bilmediğim için yazıdan kaldırdım.

Yine bir Yasemin klasiğini buraya yazmasam olmazdı. Kursa başlayacağım haftaya. Nedir bu ingilizceden çektiğim. Konuşmak bu kadar zor olmamalı. Amaç bülbül gibi şakımak. Onun için de pek bir motivasyonum yok. Motivasyonum olmayınca bülbül gibi şakımak sadece bir hayalden öteye geçmiyor. Bu sefer yoğun kursa gideceğim. 3 hafta boyunca her gün üç saat ingilizce ile haşır neşir olacağım. Yakında isyan yazılarımı okumaya hazırlıklı olun.

Kursa kayıt için gittiğimde Lehçe bilmediğimi söyledim. İngilizce kursuna ingilizce konuşarak kayıt olmak da enteresan tabii. Kaydı yapan kız, "öğretmen sınıfta lehçe bilmeyen birinin olmasına çok sevinecek. Sınıfın starı olacaksınız" dedi. Çünkü, benim yüzümden tüm sınıf ingilizce konuşmak zorunda kalacak. Artık star mı olurum, yoksa ordakiler benden nefret mi eder, gidince göreceğiz.

Yazıyı güzel bir yere bağlayıp bitirme çabasındaydım. İngilizce kursundan konuyu nasıl güzel bir yere çekip bağlarım diye düşündüm. Olmadı. Bu yazı da böyle, bıçakla kesilmiş gibi bir anda bitiversin. Siz de beni bu seferlik mazur görün.

Bir sonraki blog yazsınında görüşünceye dek şen ve esen kalmayı ihmal etmeyin.
Sevgiler.


✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

13 yorum :

  1. Öncelikle sakatlığından dolayı geçmiş olsun.

    Kurs başladığında Twitter'da "Yine herkes Lehçe konuşuyor, İngilizce kursunda da olmaz ki canım!" serzenişlerini duyacak gibi oluyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Zafer. İngilizce ile atışmalarımız hiç bitmiyor maalesef.

      Sil
  2. Aslında bulutlu ve hafif yağmurlu havalar güzeldir yahu, neden öyle diyorsun ki. Mesela bende güneşli havaları pek sevmiyorum. Güneş bana iyi gelmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her mevsimin havası kendine has olmalı. Neredeyse 1 aydır yaz ayında olmamıza rağmen Mart-Nisan havası yaşıyoruz. Güneşi gördüğümüz günler sayılı burada. Hal böyle oluncada isyan ediyoruz.

      Sil
  3. Öncelikle geçmiş olsun. Şu adım atma meselesinde bende biraz daha yol katetmek istiyorum. Daha fazla kitap okumak niyetindeyim. Hedef 100 kitaptı ama nasip :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Adımları sayan bir saat olması insanı gaza getiriyor. Hedefinizi yakalamanızı hatta geçmenizi temenni ederim. Sevgiler.

      Sil
  4. Ah şu yabancı dillerden çektiğimiz...
    Bir yabancı dil konuşabilmeyi o kadar çok isterdim ki. Lakin öğrenmek için hiç çabam olmadı bugüne kadar. Bundan sonra da olmaz sanırım. İlginçtir, bu ilgisizliğin içinde dil bilen insanlara saygım her geçen gün artıyor.
    Kolaylıklar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yabancı dil öğrenmenin kesinlikle yetenek işi olduğuna inanıyorum artık. Bundan sonra olmaz demeyin. Öyle dediğiniz anda aklınıza Tolstoy'un bisikleti gelsin.

      Sil
  5. Geçmiş olsun dileklerimle...

    YanıtlaSil
  6. Öncelikle geçmiş olsun.
    Tezimden sonra kitap okuyamıyorum. :) 6 ay oldu 1 kitap okudum :)
    Farklı insanlar stardır. :) Ve farklılığın sayesinde daha rahat öğreneceksin. Algın daha duyarlı olacak çünkü. :) Bana da ingilizce şart bir yere kadar geldi ve tıkadı. Bakalım ne yapacağım. :(

    YanıtlaSil
  7. ha haaa içinden istemeden nasıl öğrencen konuşcan kiiiii, zorla olmaz kii :) geçmiş olsuun.

    YanıtlaSil
  8. Bence öğrenirsiniz merak etmeyin, bende lehçe öğrenmek istemiyorum polonyada, ingilizcem yeter umarım diye düşünüyorum. Bol bol pratik yaparak ve film izleyerek ilerlettim bende ingilizcemi

    YanıtlaSil
  9. Geçmiş olsun :) Benim de kardeşim Polonya'da Erasmus yapmıştı. Azıcık lehçe öğrenmişti. Polonya'ya karşı sempati duyuyorum öyle güzel anlattı ki :) İngilizce konuşacaksın olur bu iş. Pratik önemli sadece :)

    YanıtlaSil

*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.