30 Nisan 2018

Barselona Gezi Notları #3 Park Güell

Şirinleri herkes bilir. Ormanın derinliklerinde, mantardan yapılmış evlerinde yaşayan sevimli ve mavi renkli canlılardır. Çizgi dizinin içinde devamlı "iyi bir çocuk olursanız şirinleri görebilirsiniz" mesajı verilir.
Eğer şirinler köyünü göremediyseniz üzülmeyin. Size güzel haberlerim var. Şirinler köyünü görmek istiyorsanız iyi bir çocuk olmanıza gerek yok, Park Güell'e gitmeniz yeterli.

Gelin size Park Güell'in enteresan hikayesini anlatayım.


Daha önceki yazımda yer verdiğim Güell Sarayı'nın sahibi bay Güell, yeni bir proje için yine Gaudi'nin kapısını çalar. Gaudi'cim yaptığın evden çok etkilendim. Gelen giden de hayran kaldı eve. Şu karşı tepede bir arsam var. Gel oraya lüks bir site yapalım, benim gibi zengin arkadaşlarım da senin yaptığın evlerde otursunlar. Zenginliğimizi tüm Berselona'nın gözüne sokalım der. Gaudi'nin canına minnet. Proje hazırlıkları başlar. Gaudi çalışmalarını yerinde yapabilmek için arazi sınırları içinde kendine bir ev yapar.

Gaudi'nin evi
Gaudi'nin yatak odası

Gaudi'nin sanatı ile Yasemin'in sanatının harmanlaması temalı çalışma

Gaudi'nin kendi için tasarladığı ev oldukça sadedir. Parkı tepeden gören balkonunda, çiçeklerde dolu bahçesinde vakit geçirerek huzurlu bir yaşam sürer.

Evinin balkonunda çayını yudumlarken pazar alanı, gezi yerleri ve iki adet örnek ev tasarlar ve yapımına başlar. Buraya kadar her şey harika gider. Çünkü parkın içi ( o zamanlarda sitenin bahçesi olarak tasarlanmış alan) mükemmeldir.





Ama küçük bir pürüz vardır. Evler bi garip gelir jet sosyeteye. Örnek iki evi görenler asla biz burada yaşayamayız der. Çünkü evler Güell'in sarayından çok farklı bir tarzda tasarlanmıştır.






Böylece Güell'in site hayali yarım kalır. Uzunca süre atıl durumda kalan site daha sonra devlet tarafından Park olarak adlandırılır ve ziyarete açılır.

Bu arada jet sosyetenin haklı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Gaudi evleri öyle bir tasarlamış ki içine mobilya sokmayı bir tarafa bırakın, odalara tek kişilik bir yatak bile sığdırmak olanaksız. Odaları küçücük. Ayrıca evin her yeri şirinler mavisine boyanmış.

Sanırım Gaudi çocukken çok akıllıymış ve ormanda gezerken şirinlerle yolu kesişmiş. Onların mantar evlerde yaşamasına çok içerlemiş. Kafasını önüne eğip yolda yürürken küçük ekmek kırıntılarına rastlamış. Ekmek kırıntılarını takip ederken Hansel ve Gretel masalında bahsi geçen şeker evi görmüş. Ama masalı bildiğinden ve çok akıllı olduğundan evi yemeye kalkışmamış ve koşarak kendi evine geri dönmüş. Yıllar sonra şirinleri ve şeker evi düşünerek bu evleri tasarlamış.

Ne diyelim Gaudi. Hayat her zaman masallardaki gibi olmuyor. Bunu da bu evler sayesinde tecrübe etmiş oldun. Ama üzülme, rahatça uyumaya devam et. Senin misler gibi La Sagrada Familia adlı eserin var. O her şeye bedel.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

21 Nisan 2018

Kahve Bahane #18

Alaçatı günlerinden kalma bir kare
Arayı ne çok açmışım böyle. Oysa ki kahve bahane yazılarını yazmayı çok seviyorum. Aklıma geldiği gibi yazabilme zevkinin doruklarına çıkıyorum bu seri sayesinde. Çünkü burada her telden çalıp, saçmalamak serbest.

Kahve bahane yazısını yazmadığım günden bu yana biraz hareketli bir dönem geçirdim.
Kısa bir tatil yaptım geldim. İspanya'yı da gördüğüm ülkeler arasına eklemiş oldum. Dört gün boyunca fellik fellik arşınladığım Barselona hakkında yazmaya başladım. Bana hissettirdiği ve gördüğüm tüm güzellikleri aktarmak için toplamda dört adet yazı yazmayı planlamıştım. İkisi geçtiğimiz hafta yayınladım. Geri kalan iki yazıyı bu hafta içi bir aksilik olmazsa yayınlarım.

Tatilden dönünce soluğu hemen sinemada aldım. Kitabını okuduğum Player One adlı bilim kurgu filmi izlemeyi istiyordum. Imax gösterimi bitmeden yetiştim. Imax'de film izlemeyi çok seviyorum. Görüntü gerçekliğin ötesinde resmen. Filme gelecek olursam kitabı ile pek alakası yok. Ana konu sabit. Diğer kurguyu oldukça değiştirmişler. Ben kitabını filmine tercih ederim.

Aile boyu mısır ve mutlu bir Yasemin 
İnstagramda gezinirken gördüğüm fotoğraflar sayesinde her yere bahar geldiğini söyleyebilirim. Bizim buralara bahar değil resmen yaz geldi. Hava 24 dereceleri gördü. Çoğu zaman güneş var. Barselona'dan döndüğümden beri güneşli günlere uyanıyorum. İçimin sebepsizce bir neşe ile dolup taşması tam da bu yüzden. Yaprakları sayesinde görsel şölen yaratan gördüğüm tüm ağaçlara sarılasım var. 


Güzel havalara aldanıp bisikletimi temizledim. Yazın yapacağım geziler için hazırladım. Hazır pırıl pırıl olmuşken kısa bir sürüş denemesi yapıp her şeyi tamam mı diye kontrol edeyim dedim. Bu arada şifayı kaptım. Yarım saatlik bir bisiklet turu, bir haftalık hastalığı hediye olarak bıraktı bana. Akan bir burun, birbirine sıkı sıkıya yapışan ve ayrılmak istemeyen bademcikler ile pek keyifli olmayan bir hafta geçirdim.



Haftanın son gününü evrak işleriyle uğraşarak noktaladım. Oturum kartımızın yenilenmesi gerek. Haziran ayında süresi doluyor. Cuma günü devlet dairesine gidip evrakları teslim ettik. Devlet dairesi her yerde aynı mantıkla mı çalışır arkadaş. Bitmeyen sıralar. Çalışmayan bankolar. Kuyrukta beklemekten bıkan insanlar. Günümün 2 saatini o kuyrukta harcadım. Yeni kartın gelmesi 6 ayı bulur dediler. Pasaporta kırmızı bir damga vurup gönderdiler. Haziran ayından itibaren Polonya sınırlarından çıkamıyorum. Çıkarsam da giremiyorum.

Ben ve gezi aynı cümle içinde bulunmaktan çok hoşlanıyoruz. Gezmek, yeni yerler görmek zevkle yaptığım bir aktivite. Hazirandan sonra Polonya sınırları dışına çıkamamak bir nebze de olsa bu zevkimi sekteye uğratacak. Ben de şimdiden Polonya içinde nerelere gidebilirim diye araştırdım. Artık yaz ayında bol bol Polonya'yı anlatır dururum.

Sadece ilk paragrafla son paragrafları okuyanlara kolaylık olsun diye kısa bir özet geçip yazıyı sonlandırma zamanı. Yazın gelişi şerefine bisiklet gezileri için hazırlıklar tamamlandı. Hastalık çak bir beşlik dedi ve gitti. Yeni gezi planlarına yelken açıldı. Bende durumlar bu.

Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye kadar şen ve esen kalın.
Sevgiler.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

18 Nisan 2018

Barselona Gezi Notları #2 La Sagrada Familia

Barselona gezi notlarının bir önceki yazısında Gaudi evlerinden bahsettim. Bu yazının kahramanı yine çılgın mimar Gaudi. Tasarladığı La Sagrada Familia ile bu ünvanı sonuna kadar hak ediyor.


La Sagrada Familia adlı yapıyı duymayan kalmamıştır sanırım. Gaudi'nin bitmeyen projesi. 2026 yılında biteceği rivayet ediliyor. Gaudi'nin ölümünün 100. yılı şerefine. Bitmiş halini görmek isterseniz 2026 yılını beklemeniz gerek. Gerçi bu hali ile insanı büyülemeye yetiyor.

Bugüne kadar sayısız kilise gezdim. İlk zamanlar kiliselerin beni etkilediğini itiraf edebilirim. Gezdikçe ilgim azaldı. Çünkü hepsi birbirinin aynısıydı. İçerde bolca heykel ve isa tasvirleri, dua edilecek sıralar ve kenarlarda dilek tutularak yakılan mumlar. Avrupa'da hangi şehire giderseniz gidin, bir katolik kilisesinde görecekleriniz bundan ibaret. O nedenle son gezilerimde kiliselere vakit ayırmayı bıraktım. Konu La Sagrada Familia olunca içten içe bir merak sardı beni. Antoni Gaudi neyi farklı yapmış olabilirdi? Nihayetinde bir kiliseydi.

Şimdi gelin size bir bir neleri farklı düşündüğü ve yaptığını anlatayım. Öncelikle La Sagrada Familia bir tasarım harikası. Uzaktan görkemi ile ilginizi çekmeyi başarıyor.

Gaudi klasik bir kilise görünümünden farklı olarak kilisenin içinde bulunan heykelleri kilisenin dış duvarlarına taşımış. Kilisenin her cephesi İsa'nın hayatından bir kesit sunuyor. Ziyaret için kullanılan kapıda İsa'nın doğumu anlatılıyor. Kilise bittikten sonra kullanılacak ana girişte ise İsa'nın ölümü anlatan heykeller var. Ve oldukça modern heykeller. Bir kilisede böyle farklı heykeller görmek beni şaşırttı.



İsa'nın doğuşunu anlatan kapı. Kulelerin arasında bir çam ağacı var. 


İsa'nın ölümünü anlatan kapı




Giriş kapısı olarak kullanılacak yer
2010 yılında Papa artık gideyim de şu kiliseyi bir kutsayayım demiş. Kilise kutsandıktan sonra ibadete açılmış. Kilisenin farklı bir girişi var. Ve alt katı ibadet için kullanılıyor.

Kilisenin için bana bilim kurgu filmlerindeki uzay araçlarını anımsattı. Gaudi kilise içindeki kolonları ve kirişleri Barselona sokaklarında var olan beyaz gövdeli ağaç dallarından esinlenerek tasarlamış. Farklı renklerde kullandığı vitraylar sayesinde kilisenin içinde gökkuşağı görünümü oluşturmuş. Ne demiştik. Gaudi sanatını ve ruhunu doğanın güzellikleriyle beslemeyi başarmış.

Gaudi burada ormanda geziyormuşsunuz hissini vermek istemiş.














Ağaç dallarının iç içe geçişini anımsatan tavan süslemesi

Ağaçların fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. İnternetten arayıp sizin için buldum.
İçinde kısa bir video çekmiştim. Onu da buraya ekliyorum.


Gaudi giriş kapısının denize bakan tarafından olmasını istermiş. "Bu yapının tamamlandığı büyük bir ihtimalle göremeyeceğim. Bu nedenle bu vasiyetim olsun" demiş.

Gaudi çok dindarmış. Bu nedenle midir bilinmez en özendiği proje La Sagrada Familia olmuş. Her detayı ince ince düşünmüş. Eve gidip gelmekle vakit kaybetmemek için kilisenin içinde kendine bir çalışma odası yapmış ve orada yaşamış.

Tanrıya olan inancından dolayı ise La Sagrada Familia'nın en yüksek kulesinin yüksekliğinin, Barselona'nın en yüksek dağının yüksekliğini geçmemesine özen göstermiş. Neden daha yüksek olmasın sorusa " Tanrı'nın yarattığı şeyden daha yüksek bir şey inşaa etmek insanoğluna yakışmaz" demiş.

Gaudi, sıradan bir iş gününde ağzı açık ayran delisi gibi yaptığı bu yapıyı incelerken gelen tramvayı farketmemesinin bedelini canıyla ödemiş.

Kilisede Gaudi'nin çalışmalarını ve çalışma odasının sergilendiği bir bölüm var. Bölümün sonuna kadar yürüyünce karşınıza 3 küçük pencere çıkıyor. Pencerelerden aşağı baktığınızda ise Gaudi'nin mezarını görmek mümkün.

Gaudi'nin çalışma odası. Masanın altında duruyormuş gibi gözüken converse ayakkabılar arkamdaki gezgine ait. O zamanlarda converse ayakkabı mı varmış canım?

Mezarına bakarken, hayallerini gerçekleştirebildiğin için şanslı adammışsın Gaudi dedim. Şimdi huzur içinde uyu.



✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

Hayatımın Kadını


Tam karşındayım. Burda. Olmam gereken yerde. Hadi bugün bana onu anlat dedin usulca. Kadife gibi olan saçlarını değil, çakmak çakmak bakan gözlerini değil, bilmediğim yanlarını anlat dedin.

Onu nasıl tarif edebilirdim, uzunca bir süre düşündüm. Kelimeler ona olan hayranlığımı anlatmakta yetersiz kalır. Hayatın ayağına devamlı çelme takmasına aldırmayacak kadar güçlü bir kalbi var dedim. Bazen düşüp ellerinin üstüne kapaklandı ama doğrulmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Herkes onun adına kararlar aldı. Bitti bu sefer dediler. O hepsine sadece gülüp geçti. On dokuzunda anne, otuz beşinde dul sıfatı koyuldu isminin sonuna. O her sıfatı isyan etmeden kabulledi. Onun için atan üç küçük kalbi, kalbine en yakın yere koydu ve inandığı yolda yürümeye devam etti.

Yaşam enerjisini hiç kaybetmedi. En hüzünlü anlarda bile güldürdü çevresindekileri. Hüzün öyle sıkıldı ki ondan artık onun yanında durmak istemedi. Uzaklaştı gitti. O günden beri kahkahalar onun en yakın dostu oldu.

Ben insanları sevmeyi, bir kuru ekmeğe talim etsem bile tokum demeyi, insanın inandığı şeyler uğruna savaşması ve bitti artık dememesi gerektiğini ondan öğrendim. En karanlık günlerde kalbimi ferah tutmamı hep o fısıldadı kulağıma. Bugünümü, dünümü aslında hayatımı ona borçluyum.

İşte böyle Bir Tutam Karınca. Bugün sana kendi minicik, yüreği evren kadar büyük olan bir kadının hiç bilmediğin yanlarını anlattım.
Biliyor musun? Bugün onun doğum günü. Bu sefer doğum günü hediyem sana yazdığım bu satırlar olacak.
Bir damla göz yaşına dünyaları yakar, bir gülüşüne dünyamı veririm.
Sevginin en saf ve en güzel halini bana yaşatan kadın, annecim doğum günün kutlu olsun. Seni çok seviyorum. Hep böyle içten bize gül ve hayatımıza ışık tutmaya devam et.




✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

16 Nisan 2018

Barselona Gezi Notları #1 Gaudi Evleri

Barselona için size üç dört gün yeter diyorlar ama gidince öyle olmadığını anlıyorsunuz. Her yeri gezebilmek için temizinden bir haftaya ihtiyaç var.
Avrupa ülkeleri arasından hep ertelediğim bir yerdi İspanya. Kısmet bu zamanaymış. Gezi rehberi yazısını sona sakladım. Önceliğim Barselona'nın bende bıraktığı etkileri kaleme almak.

Düzenli yapılaşması, doğası, mükemmel denizi ve neşeli insanları ile kımıl kımıl bir şehir Barselona. Fakat bu yazının kahramanı kesinlikle Antoni Gaudi olacak. Barselona demek Antoni Gaudi demek. Harika mimarisini sayesinde güzel olan Barselona'yı daha da ilginç bir hale getirmiş. Kocaman bir dilim kremalı pasta düşünün. Kremanın üstünde yer alan ve pastayı daha da çekici hale getiren meyveler var ya; işte kremalı pasta için Barselona dersek üstündeki o meyveler için Gaudi'nin eserleri benzetmesini yapabiliriz.

Böyle bir hayal dünyası olduğu için Gaudi'ye şapka çıkarmamak imkansız. Tasarladığı evleri gezerken; "Adamsın Gaudi" demekten kendimi alamadım.

Casa Batlló


Gaudi'nin denizden ilham alarak tasarladığı Casa Batlló favorim. Gaudi zengin bir aile için tasarlamış bu evi. Uzunca bir süre insanlar bu masalsı evde yaşamış. Şu an müze olduğu için içinde mobilyalar yok. Fakat içeri girerken verdikleri bu sihirli ekran sayesinde tüm odaların mobilyalı halini görmek mümkün. Bu detayı çok sevdim.





Evin her metrekaresinde bir yaratıcılık hakim. Dış cephesi, görmeye alışık olmadığımız çatı tasarımı ile bu dünyaya ait değilmiş hissi veriyor. 


Bu gezi sayesinde Gaudi hakkında birçok enteresan bilgi edindim. Odada gördüğünüz sadece bir şömineden ibaret olabilir. Gaudi bunu bir mantardan ilham alarak tasarlayarak doğada gördüklerini yaşam alanına entegre etmeyi başarmış.




Altı üstü bir çatı deriz ya işte Casa Batlló çatısı için bunu söylemek imkansız. Çatısında ejderha gizli. Bacaların olduğu yere dikkatlice bakarsanız ejderhanın sırtını görebilirsiniz.





Casa Mila 

Casa Mila'nın tasarımı daha sade. Bu evin hikayesi de aynı. Vakti zamanında zengin bir aile ev yaptırmaya karar verip, Gaudi'nin kapısını çalmış. O zamanın zenginleri böyle apartmalar yaptırıyorlarmış. En alt katında kendileri otururken diğer katları kiraya veriyorlarmış. Ve kira gelirleri ile gül gibi geçinip gidiyorlarmış.
Peki neden giriş katından oturmayı tercih ediyormuş bu zenginler? Çünkü evin girişi farklı oluyormuş. Böylelikle müstakil ev havasını yakalayabiliyorlarmış.





Casa Mila köşe bir bina. Barselona'da köşeye yapılan evlerin hepsi böyle kesik. Böylelikle caddelerin köşeleri çok geniş. İşte tam anlamıyla bir şehir planlaması. Bu detaya bayıldım.

Casa Mila'nın iç tasarımı daha sade. Fakat en ilginç yeri çatısı. Gaudi çatıları tasarlarken, "Tek tip çatı tasarımları görmek can sıkıcı. İnsanları düşünün. Herkes farklı saç stillerine sahip, işte evler de böyle olmalı" demiş. Bu nedenle Gaudi çatı tasarımlarına binanın tasarımı kadar özen göstermiş.



Casa Mila'nın içinde bir örnek daire var.  Gezerken bu dikiş odasına bayıldım. Sonra bunun evin hizmetçilerinin odası olduğunu öğrendim. Böyle bir evde gezerken bir hizmetçi odasını beğenmeme ne demeli?

 


Güell Sarayı

Gaudi'nin yıldızının parladığı ev. Güell tüm ihtişamı ile şehrin göbeğinde bir ev yaptırmak ister. Ama öyle herkesin evine benzemesin der. Böylelikle yolu Gaudi ile kesişir. Açıkcası Güell Sarayı Gaudi'nin en sade evlerinden biri. Çılgınlıktan uzak, gerçekliğe daha yakın.

Sarayı gezerken, Güell ailesinin vampir olduğunu kanaat getirdim. Böyle kasvetli bir evde yaşamak için vampir olmak gerek. Sarayın fotoğraflarını çekmez zor olduğundan kısa bir video çektim. Güell piyano ve organ çalan kızı için özel bir oda yaptırmayı ihmal etmemiş. Bu aile için bestelenen parçalar bile varmış. Video'da onlardan biri çalıyor.

Açıkcası bu evde yaşamak istemezdim. Düşünsenize, gece susadınız ve su içmek için mutfağa gitmeniz gerekli. Bu eylemi gerçekleştirmek büyük bir cesaret ister.









Her detayı ayrı güzel. Bir kapı pervazı ne kadar güzel olabilir sorusunun cevabı tam olarak bu olsa gerek.

Bunlar Gaudi'nin tasarladığı ve şehir içinde yer alan evleriydi. Sırada çok ünlü La Sagrada Familia ve Güell Park yazıları var.


✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.